20091026

doom günü şeysi

3


hiii yarın doğum günüm :)

doğum günülerimden sonra yepisyeni bir hayata başlayacağıma inanırım hep her şeyin yoluna gireceğini düşünürüm hiç de olmaz eheh. ama ben ısrarla bu şekilde secret yapmaya devam edip bu yıl da kararlılıkla sürdüreceğim bu inancımı lakin belki bu yıl olur. hıı?

şimdi ben gitsem yatsam bu saatte uyuyabilir miyim ki acep. uyuyabilmeliyim zira sabahtan okula gideceğim akşama evimde davet vereceğim. doğum günümün tekrar ertesi günü yine okula gideceğim okuldan çıkıp atatürk hava alanından melmeketime uçiciğim.

her partinin ertesi ben melmekete gitmek zorunda mıyım yaa!

kim toplayacak şimci o evi? hıı?

NOT: öyle saçma sapan konusuz bir yazıydı kabul ediyorum eheh.

20091025

hoşgeldin sevgili şizofreni

0


şu aşağıdaki yazıyı yazdığım gece hayatımın en sağlam panik atak krizini geçirmiş bulunmaktayım.

güzel güzel gecenin bir vakti oturdum lostumu izledim izlerken uykum geldi durdurup azıcık kestirdim baktım olacak gibi değil dedim gideyim yerime yatayım. uykum kaçmasın diye gözlerim yarı açık yarı kapalı odama sürüklendim. yalnızca uykusuzluktan geberdiğim zamanlarda yaşadığım bir durum olaraktan da kafamı yastığa koyduktan bi 5 dakika sonra da uyudum.

hani insan uyurken şöyle gözleri hafif açık sağından soluna döner ya (illa sağından soluna dönmek zorunda değil tabi solundan sağına dönerken de yaşanabilir bu hadise)tedbir olarak hafif odayı tarayaraktan heh işte tam o olayla içli dışlı iken bana doğru yaklaşan kısa saçlı orta boylu birini gördüm. gördüm vallahi de billahi de gördüm, uyumuyordum da rüya olmadığına eminim. asker traşından biraz daha uzundu saçları. anam sıçtım dedim çat kapadım gözleri 'uyuyorum' moduna geçtim. öyle bir panik atak krizi geldi ki bütün vücudum kasıldı kollarım bacaklarım uyuştu böyle. kalbim öyle bir atıyor ki omuzlarım çeneme vuruyor şiddetinden yemin ediyorum abartmıyorum. o dakikalarda kalp krizi geçirmediğime göre bir daha da geçirmem diye düşünüyorum. tabi eğer gerçekten o ara odamda biri olsaydı kat-i suretle uyuduğumu düşünmezdi.

bir şizofrenim eksikti şu vakitten sonra ona da kavuştuğumu düşünmekteyim.

yalnız yaşamak sanıldığı kadar güzel bir hadise değildir sevgili okuyucu. imrenme özenme. böyle ruh hastası olabiliyorsun bir süre sonra ki ben sürekli 'yoo korkmuyorum alıştım artık' diyen bir bireydim.

hazır evim ve yalnızlığıma değinmişken mini mini, pıtırcık bahçemin verandasına eşya taşıdığım kolileri yığmıştım. bugün ev sahibi babamı arayıp gece evsizler gelip yatıyorlar atsın onları demiş. höyt dedim ne diyorsun sen odam bahçeye bakıyor, cama iki tık tık yapsalar ince bağırsağımda dolaşan ne var ne yok azad ederim ben. ev sahibimin oluşan o ufacık görüntü kirliliğinden rahatsız olup beni korkutmak ürkütmek hatta tırstırmak sureti ile onları bana attırmak için kurduğu bir komplo olduğunu düşünüyorum. o sebeple de atmadım hala neheheh.

siyah bir kedi yatıyordu orda yaa. böyle panter kadar falan bir şey. bir gün kolileri tırnaklıyordu da desdur diyerekten kalkmıştım pistlemiştim sonra.

hazır kedi demişken kedi de alacağım zorbama (hamster) arkadaş olsun diye. kimi kandırıyorum zorbayı falan düşünmüyorum. gayet de bana arkadaş olsun sevsin beni, sırnaşsın böyle ilgi göztersin diye istiyorum. artık hayvanlardan medet ummaya başladım. sonum hayrolsun...

NOT: fenerbahçe-galatasaray maçının sesi teee evime kadar gelmekte. bir fenerbahçeli olaraktan son derece haz alıyor ve stadda bulunan fenerbahçeli taraftarlarımızı tebrik etmek istiyorum.

NOT2: bugün öyle sevimli bir çift kırmızı ayakkabı aldım ki kendime. son derece sadeler böyle babet gibi yuvarlak burunlu ama üzerinde kemeri ve tokası var. pek bir sevdim. 2 gün önce de 3 tane pantolon almıştım. depresyonum bu hızla ilerlerse annemler banka soymak zorunda kalacaklar sanıyorum.

NOT3: resmi de acayip beğendim bu arada!

20091024

evlilik, müzik piyasası ve 7sinde ne ise 70inde de zeka olarak o olma hali

0

kendimden 13 yaş büyük bir adamdan ciddi bir evlenme teklifi aldım. nasıl bir saçmalıktır bu nasıl bir düşünce yapısının vardığı sonuçtur bilememekteyim.
lise yıllarımda da yaşadım bu tip saçma şeyleri. 'artık sevgilim olmanı istemekten sıkıldım bak öyle ciddiyim, öyle seviyorum ki seni eşim olmanı istiyorum' tarzı laflar işittim ama gençliğin verdiği deli cesareti, mantık kilitlenmesi dedim. peki ya bu ne oluyor?
çok seviyorum seni, tapıyorum sana? hülen daha tanışalı kaç gün olmuş nasıl böyle şeyler söylersin diyorum 'bana çok iyi davrandın' diyor adam. e ben herkese iyi davranırım mizacım gereği. sabah ekmeğimi aldığım bakkal amcaya karşı da öyleyim son derece güler yüzlü son derece nazik e o da mı evlenme teklif etsin bana?
yaşadığım 'deniz' hezimetinin üzerine geldi bu adam. beraberken çok eğlendim, çok güldüm epeydir ihtiyacım olan şeylerdi bunlar ve ben de çok mutlu oldum. adam geldi bende kaldı buna da izin verdim ki nitekim yine kendi hatam!
ertesi gün bir bakıyorum adam parfümlerimin yanına parfümlerini koymuş benim evim bizim evimiz olmuş. kendimi resmen erkek gibi hissettim işte o an. kızlar sürekli baskı yapar ya evlenelim bilmem ne diye makyaj malzemelerini falan dizerler lavabodaki aynanın önüne hah işte aynen o anki ruh halini yaşadım. noluyor? napıyoruz? dedim.
her şeyime saygı duydu, sahip olduğum mevcut durumlardan ötürü tamamen aksi yönde yaşadığı hayatını değiştirebileceğini söyledi, değer verdi çok değer verdi ama ilk defa karakterime değil fiziki görüntümdeki elemanlara taptı. oranı çok seviyorum buran bilmem şöyle tapılası, uzun yıllardır görmeğim bir fiziğe sahipsin sen v.s. değilim abi! ne taş hatunlar var sen hangi dünyada yaşıyorsun? hadi diyelim ki gerçekten öyleyim ben bu laflarla onure olmam ki. en haz aldığım bana en gurur veren şey karakterimdeki hatların dikkatle incelenmiş olması ve takdir edilmesidir. benim çabalarımla buraya geldi çünkü karakterim, kendi kararlarımla yönlendirdim kendimi ve 'ben'i buldum. bedenimde hiç bir müdehalem olmadı ki benim! ha uzun süredir çıktığım sevgilim olur, beni zaten tanıyordur beraber acayip hoş vakit geçiririz ki öyle biri olursa zaten zamanı geldikçe karakterimin beğendiği yönlerini takdir eder arada da iltifat olarak fiziğimi beyendiğini söyler ben de ONURE OLMAM mutlu olurum. tamamıyla hırs yaptı dış görünüşüme sahip olmak için ve o yüzden böylesine bağlandı.
sevgili olmayı düşünmedim değil çoook uzun süredir zaten ihtiyacım var birini sevmeye ve birinden ilgi görmeye lakin aynı evde yaşamak, onunla beraber olduğumu tüm sülaleye söylemek bununla yetinmeyip tanıştırmak bununla da yetinmeyip daha okulum bitmeden kendimden 13 yaş büyük biriyle evlenmek peeh!
bu adam rock müzik piyasasının içinden bir adam. türkiye'de de bu piyasanın ne denli kazanç sağladığı ortada. en iyiler bile çulsuz geziyor. ben bunca yıl doğru insanı beklemişim, kısa süreli mutluluklar yaşamaktan kaçınmışım çok daha duru olabilmek adına, parlak bir geleceğim, mutlu olacağım ve kazanç sağlayacak bir mesleğim olsun diye kıçımı yırtmışım gerçekten tüm bunları yaparken beklediğim insanın sen olduğuna nasıl inandırdın sen kendini?
ailene de söyleyeceksin! oldu paşam! kendimden 13 yaş büyük bilmem ne grubunun vokaliyle beraberim ben anne baba, turizm ve otelcilik okumuş sonra da açık öğretimden işletme bitirmiş. bana evlenme teklif etti... bu mudur yani? hiç birini küçümsemek adına söylemiyorum tüm bunları belki beklediği adam da aynen bu özelliklere sahip olacak ama çocuğunun mutluluğu ve başarısı için kendini parçalamış, tüm imkanlarını seferber etmiş en parlağından onun için bir gelecek hazırlamış ve çocuğunun başarılarından mutlu hangi anne baba mutlu olur ki bunları duyunca? 'kusuruma bakma ama en başta ailemin mutluluğu benim için her şeyden önemli. kendi mutluluğumdan bile. çünkü söz konusu benim mutluluğum olduğunda onlar kendi mutluluklarını bir an dahi düşünmediler. onlar için en önemli şey bensem benim için de en önemli şey onlar.'dedim.
ve saatler süren bir ton mantıklı açıklamayla dolu konuşmamızdan adamın anladığı şu;
'sen bir rockstarsın, ailem izin vermez, seninle evlenemem' facebookta beni blogladıktan sonra statusüne yazdığı şey bu 33 yaşındaki adamın! helal len dedim bunu duyunca. iyiki seni 33 yaşındayken tanımışım ben bundan 4, 5 yıl öncesini ve daha öncesini düşünemiyorum. bir de bütün gece üzüldüm adamı üzdüğüm için. 'artık birine evlenilebilecek kızsın dediğimde kızlar korkuyorlar' gibi bir şey de yazmış. bunları ikinci ağızdan duyduğumdan tam olarak cümleyi bilmiyorum ama anlatmak istediği şey bu yani. 1. ben zaten biliyorum evlenilecek kız statüsünde olduğumu 2.evlenilecek kız olduğumun bilincinde olduğum için her evlenme teklif edenle evlenmem mi gerekiyor peki? 3.ben senin kriterlerini birebir karşıladım diye sen de benimkileri karşılamış mı oluyorsun?
bu gün şu anda bana git demezsen bir daha bırakmam seni kurtulamazsın benden dedi adam yaa. bundan daha korkunç bir cümle olabilir mi bir ilişkide? git dedim ben de. çok ihtiyacım olduğundan ve ben de ona değer verdiğimden bir şeylere başlayabilirdik sevgilim olabilirdi ama bu kadar ileriye gitmemeliydi.
ay amma da uzattım yazıyı ne dolmuşum böyle ben!
velhasılı kelam insan 7sinde ne ise 70inde de o oluyor. ve bu yazıyı yazan şahıs üst üste yaşadığı 2 kocaman travmanın üzerine ömrü billah müzik piyasasındaki kimse ile arkadaş dahi olmuyor.
bitti

20091023

0

tertemiz kalbim, kalbime inanan hayalperest aklım ve masum bedenim...
hak ettiniz sahip olduğum en değerli, en özel emanetlerim.
size söyleyebileceğim tek bir kelime dahi yok. bu kusursuz sonu bu sonsuz boşluğu bu en acısından acıyı hak ettiniz.
yaşayın şimdi köküne kadar bu acıyı. paylaşın aranızda seçtiğiniz en kusursuz kısımlarını ve sonuna kadar tadın dilerim. hep beraber hazırladığınız bu sonu hep beraber kıvranarak sonlandırın şimdi.
ve devam edin benim için yepyeni film kareleri yaratmaya. mümkünse her zaman olduğu gibi en can yakıp, vakitsiz büyüten cinsten olsun yine hepsi. bilmiyorum kaldı mı dahası göreceğim ama yine de uğraşın didinin ve benim için hepsinden birer tane edinin hatta size bırakıyorum daha fazla çeşitlendirebilcekseniz üçer beşer edinin. olabildiğince en ağırını hazırlayın bana.
sizi seviyorum ve sonsuza kadar bu şekilde ihanetkar cinsten olmanızı temenni ediyorum.

yaşamam gerekiyormuş diyor ve dahasını da yaşayacağım diyorum...

ve sevgili deniz yılmaz;
sen hep kendin gibi kal.
7 yıl boyunca yarattığım deniz yılmazın bana kalması gerektiğini düşünüyorum.
o gün gelip tanrının yanına gittiğimde ilk ricam hayal dünyamdaki deniz yılmazı hayata dökmesini rica etmek olacak sanıyorum. tüm hayatını saniye saniye seyrederek yanıma geleceği günü beklemek istiyorum.
ve evet sevgili kalbime inanan hayalperest aklım şu anda bu inancı bana kazandırırken geri kalan hayatıma nasıl yön verdiğini bilmeyerekten sonsuz sevgilerimi gönderiyorum sana tekrar...

20091012

gereksiz pisişikler

0

eveeeet... herhangi bir gelişme der demez ard arda yaşamsallarım peydah oldu.
deniz aradı yarın için bir planım olup olmadığını sordu ve umarım yine her zamanki gibi beklentilerimin ötesinde bir akşam geçireceğim. (şu cümlemin üzerine hin ve cin fikirli arkadaşların aklına gelenleri unutmalarını rica ediyorum. aksi takdirde aklınızı alırım ona göre!)

oturdum bu randevulaşmanın şevefine ödev yapıyorum burnuma kesif bir koku geliyor böyle miğde bulandırıcı. koştum banyodaki sevgili kombime. öyle bir koku olamaz! allahım dedim gaz kaçırıyor bu teknoloji harikası zehirlenip ölücem. orasını burasını kokladım gittim mutfakağa ocağı kokladım falan fikrimi onayladım bir de baş dönmesi aldı beni. koştum üst kattaki yaşlı teyzeye o yetmedi onun üstünde oturan ev sahibi yaşlı amcaya bir yandan da kaçak ihbarı yapıyorum igdaşa. teyzenin evinde oturdum bekliyorum neyse bi 15 dkk falan sonra geldiler indik benim eve adam ışığı yakabilirsin diyo yüzüne bakıyorum ciddi mi diye elini uzattı adam o saliseler içerisinde anam ölecez diye düşünüyorum ama ölmedik ehehe. hiç birşey yokmuş teyzeden amcadan igdaş görevlilerinden birsürü özür diledim gecenin bir saati herkesi ayaklandırdığım için. beni alıp götüren o baş dönmesi de muhtemelen orayı burayı koklarkenki fazla nefes alıp verişimle doğru orantılı olarak gerçekleşmiş tansiyon düşüklüğüydü. yada psikolojikti bilmiyorum. (herşeyi de psikolojiye bağlamasam olmaz!)

neyse buluşma arifesinde salgıladığım adrenalinin yetersiz olduğuna kanaat getiren beynimin oynadığı sevgili oyun... umarım eğlenmişsindir beynim!

yazabilmek...

0

yazmayalı 1 aydan fazla olmuş bana daha çok gibi gelmişti halbukisi. çok fazla kez niyet ettim yazmaya internetim olmayınca icraata geçemedim. yazmadığım bu süre zarfında hayatımdaki belli başlı değişimleri özet geçeyim. ilerleyen zamanlarda detaya inme zorunluluğum olursa diye de açık kapı bırakıyorum.

-marmara üniversitesi endüstri ürünleri tasarımı bölümü öğrencisi oldum hali hazırda. sınıf potansiyeli (potansiyelden kastım bir çok makina mühendisliği, elektrik mühendisliği falan okuması gerektiğini düşündüğüm insanın sınıf içerisinde mevcut olması. bunun yanısı sıra sınıftaki kız öğrenci mevcudunun ben dahil olmak üzere 4 rakamı ile sınırlı kalmış olması)hayal kırıklığına uğratmış olsa da okulumdan gayet memnunum. (öyle bir parantez içi yazmışım ki cümlenin başını unutuyor insan okurken eheh)

-deniz beyin yamacından ayrılıp okula yakın olması sebebiyle modaya taşındım. bu taşınma olayından hat safhada nefret ettiğimin bilincine vardım. bir ara her şeyi kendi başıma halletmekten bezdiğim sırada 'evlensem mi lan?' sorusu yankılandı kafamda ama anlık birşeydi tabiki eheh.

-uzun süredir gece uyumadan önce tanrı ile konuşmayı ihmal ettiğimi farkedip kısa bir süre önce bu ritüelime tekrar başladım ve etkileri hali hazırda icraata geçmiş durumda. aferin bana. kendimi seviyorum.

-yukarıdaki açıklama ile paralel olarak deniz bey 09.10.09 tarihi itibari ile cep telefonuma mesaj atmış bulunmakta. her ne kadar paranoyak duyularımı hat safhada harekete geçiren bir hadise olsa da pek sevgili turkcellin bana numaranın kimin adına kayıtlı olduğunu bulma şansı tanıması üzerine annesinin ismi ile burun buruna gelmeme müteakiben derin bir 'ohh' çekmiş bulunmaktayım. (bir gün bilinçsizce koca bir yazıyı cümlelere ayırmadan tek bir nokta kullanarak yazacağıma inanıyorum eheh) bu hafta içinde kendisi ile ilk buluşmamızı gerçekleştirme ihtimalimiz epey bir yüksek. ne hissettiğimi sormayın duyularım kilitlenmiş algı kapasitem düşmüş vaziyette birkaç gündür. sanırım bu açıklama yeterince açıklayıcı olmuştur eheh.

-ruh sağlığım konusunda hala birşeyler yapabilmiş değilim. bu canımı sıkıyor. ellerim titremeye başladı hafiften anksiyete bozukluğunun yada panik atağın etkisi mi yoksa apayrı bir rahatsızlık mı bilmiyorum. belki de ruh dünyamla tamamen alakasız vitamin eksikliğinin sebep olduğu bir durum çünkü düzenli beslenemiyorum kilo vermeye devam ediyorum.

-ısparta havaalanına yıllar sonra yapılacak ilk seferin yolcularından biri de benim. hatırlar mısınız bilmem havaalanının kapanma sebebi bir uçak kazasıydı. tek bir kurtulanın dahi olmamasının yanısıra dünyada devrim yapacak bir buluş geliştirmiş türk bilim profesörleri bulunmaktaydı içerisinde. ölümden hat safhada korkan bir birey olarak doğum günümün ertesi gününde devasal sansasyon yaratacak bir uçak kazasında ölmek istemiyorum. (her ne kadar çok fiyakalı gibi görünse de)

sanırım en belli başlı gelişmeler bunlar. ilerleyen zamanlarda yazamadığım sürede içimde oluşan yazma aşkını gidermek için daha sık yazmayı düşünüyorum.

esen kalın sayın okuyucularım...
eheheh