20090905

karanlıktan...

3

yalnızlık adı üstünde yalnızlıkken nasıl bu kadar ağır olabiliyor ki? etrafında koskoca bir dünya, sevdiğin bir sürü insan varken bir insan nasıl oluyor da böylesine yapayalnız hissediyor ki kendini. sürekli nerde yanlış yaptım acaba diye düşünüp elle tutulur hiçbir şey bulamazken can yakıcı şeylerin niye bir türlü ardı arkası kesilmiyor peki.
insan ruhu niye bu şekilde büyütülmeye mahkum? en önemlisi de niye bu kadar hızlı ve erken...
çok büyüklerden daha büyük düşünebilmek bir lütuf mu yoksa ölünceye kadar sürecek bir ceza mı?
hızla karanlıklara doğru çekildiğinin farkındayken nasıl oluyor da bir yerlere tutunmak, kendini kurtarmaya çabalamak yerine hiçbir şey yapamaz ki bir insan. kendini bütünüyle aciz hissetmek böyle birşey olsa gerek.
önünde koskocaman yepyeni ve son derece heyecan verici bir hayat başlarken bu derece yıpranmış ve karamsar olmaya devam etmemin sebebi ne peki?
otobüsün koltuğunda otururken kucağıma konan o bembeyaz tüy bile beni mutlu etmeye yeterken niye hiçbir şeyden mutlu olamaz, haz alamaz hale geldim ben.

kimileri karanlıkta daha iyi görür ya bazı şeyleri işte ben de onlardan biriyim her ne kadar gece körü olsam da. kimileri diyorum ama bu hususta da yanlız olma ihtimalim normalden çok daha yüksek sanırım.

gecenin bir saati olmuş olmasına rağmen kafamın içinde gezinen o milyonlardan nefret ediyorum. niye aptal sarışın olarak yaratılmadım ki diye isyan etmek üzereyim.
artık düşünmek istemiyorum. lütfen. ben son verirsem tüm bunlara hiç kimse için iyi bir son olmayacak o sebeple azalsın ve bitsin. düşündüğünü zanneden insanlar kadar düşünmek yeterli benim için. fazlası gerçekten fazla. çok güçlü olduğumu düşünsem de fazla!