20091130

sigarayı bıraktım dırırım...

2


evet. 5 gündür içmiyorum. hiç hemde. bakalım olabilecek mi, başarabilecek miyim.

okulda pöfür pöfür tüttürürken cümle alem tepkisiz kalıp iki parmağımın arasından uzak tutabilecek miyim o illeti bakalım.

1 yıldan biraz fazla olmuştu zaten başlayalı domuz gribinin soktuğu öksürük komalarını fırsat bilip kaçmayı deneyeyim dedim.

aferin bana.

NOT: resimdeki hadiseyi kat-i suretle gerçekleştirmeyiniz. milli servete parmak atmış olursunuz. yazık olur. içen birine falan verin.

20091129

H1N1

0

Bildiğin domuz gribi olmuşum. oldum lan. taşak geçerken gerçekten olmuşum meğersem.
ölüyorum sandım. hatta hastanede ağladım 'allam ölcem işte, niye bu kadar erken ölmek zorundayım ki...' diye. 3 gün boyunca vücudum 1 kere olsun olması gereken sıcaklığını bulmadı. hastaneye gittiğimizde doktor amca 41 derece ölçtü.

gerçekten ölüyordum. hiç böyle fena hastalanmamıştım. hala da geçmiş sayılmaz antibiyotik kullanıyorum, öksürüyorum, ciğerlerim acıyor. (kasıtlı olaraktan acıtasyon yapıyorum ilgiye ihtiyacım var)

-bütün sülale evlerinde ne kadar ilaç varsa bavuluma koydu. evinde ilacı çok olana virüs girmiyormuş.

-sülale dediğim şu; anne, baba, anneanne, dede, hala, (aslında annenin halasının kızı ama herkes hala dediğinden hala deniyor. babayla hiç bir kan bağı yok.) dayı, yenge, 1 adet kuzen (5 yaşında) ve babanın babası olan dede. benim sülalem bundan ibaret. çekirdek aile olmakla kalmayıp en çekirdek sülale ödülüne de adayız.

-dün gece eşek kadar insanlar o 5 yaşındaki kuzenin aklına uyup evin salonunda körebe oynadık. yukarıda saydığım sülalenin yarısı dahildi oyuna. ve itiraf ediyorum diğer oyuncular gibi ben de çok eğlendim.

-halamın baktığı falda koskocaman at ve prens çıktı. resmen çıktı gözümle gördüm. böyle şaha falan kalkmış at hatta. hatta ve hatta karşısında da ben duruyorum gemini elime almışım. (bu kısmını pek göremedim ama halam öyle diyorsa öyledir eheh.) bekliyorum...

-ben ölümle yaşam arasındaki ince çizgi üzerinde cambazlık yaparken Deniz'den bayram mesajı aldım.

-hani benim gittiğim gün memur grevi vardı ya. uçakların hepsi rötar yaptı. benim ateşim tavana vurdu hava alanında. arada bir annemi arayıp isyankar genç numarası yapmak suretiyle kendimi acındırdım. (aslında acınacak haldeydim gerçekten de.) uçaktan indim bavulumu aldım annem hava alanının açılıp kapanan kapısının önünde biton insanın içinde elinde kedili bardakla duruyor. çıkar çıkmaz elime tutuşturdu. ehehe. şaka gibi. şu gazozumsu ilaçlar var ya onlardan hazırlamış da. öyle...

-o değil de giderken firs class'da yolculuk yaptım. halbusi gayet ekonomiydi biletim. check-in yapan çocuk hem bussines hem de cam kenarı verdi 'daha iyisi elimden gelmez artık' dedi. 'kredi kartıyla ödedin dimi?' dedi yanındaki bayan görevli 'ohooo niye soruyorsun girip bakman gerekiyor' dedi 'ya baksana... ne olacak' dedi beni göstererekten. son derece güven verici bir sıfata sahip olduğumu da öğrenmiş oldum böylelikle.

-he duuur esas o değil dee yanıma pilot oturdu giderken. kokpitde değildim tabi de o en öndeki koltuklarda işte. böyle üniformasıyla falan... uçağı sürmeyen pilot ama aslında uçak süren pilot. pilotları çok severim. öyle...

evimdeyim yerimdeyim. saatin 5'inden beri de ayaktayım. uykuya ihtiyacım var şiddetle.

NOT: allahım yüreğime iniyordu!! panik atağımı zıplattılar durduk yere bu adamlar yaa!! noluyor dedim!!
www.kurban.com 'a bir girdim. yastayız falan yazınca bi algılayamadım önce...
allah iyiliğinizi versin...!

20091125

gider ayak domuz garibi...

1

parmaklarımı bile oynatmaya halim yooook. (o yoook'u parmağımı o'ya basılı tutarak yazdım o derece)
dün 4e kadar proje paftası hazırladık yaa! o kafayla 2 tane vizeye girdim. bir insanın beli bu kadar ağrıyamaz kesinlikle. 86 yaşındaki teyzeler gibi hissediyorum kendimi.
tüm bu uykusuzluğun ve ağrıların ve zihin yorgunluğunun ve halsizliğin yanı sıra çok kötü fena öksürüyorum. öyle şiddetli öyle şiddetli ki ciğerlerim ağzımdan çıkarken kample organlarımı da alıp gelecekmişcesine tabiri caizse.
domuz gribi olabilirim. cidden olabilirim. inanıyorum ben kendime.

bavul hazırladım. gidiyorum. 10da uçağım var teee atatürk hava alanından. ekspres otobüse atlıyorum kadıköyden 1 buçuk saat sürüyor yol ve uçağıma 1 buçuk saat kala hava alanında oluyorum. uçağı bekler iken kitap okumayı temenni ediyorum lakin uyuyabilitem çok yüksek orada ortalık yerde!

lan hava alanında domuz gribi şüphesiyle karantinaya almasınlar beni? yıh yıh.
neyse haberlerde 'bayram tatilini fırsat bilip ailesini ziyarete gitmek üzere olan genç A.A. atatürk hava alanında domuz gribi şüphesiyle karantina altına alındı...' falan diyorsa bilin ki o A.A. benim.

pazartesi sabahı dönüyorum. bilmiyorum fırsatım olabilir mi yazabilir miyim oralarda. eğer ki yazamazsam sağlıcakla kalın dostlar.

hepiciğinizin KURBAN bayramı mübarek ola... (en sevdiğim lan!) (KURBAN... kurban... Kurban... KuRbAn... kUrBaN... hihehhiheh!)

20091123

vize, vize, maket, maket, vize, vize, vize

4


bugün girdiğim 2 vizenin ardından. minibüse atlayıp kadıköye gittim. koşar adım kırtasiye doğru seyir edip 2 maket kartonu ve 5 adet scholler kağıda 17.50tl verdikten sonra yine koşar adım eve yollandım. bir yandan da beynimde yankılanan 'tatlııı!! tatlııı!!' feryatlarını bastırmaya çalıştım lakin başarılı olamayarak gördüğüm ilk pastaneye dalmak suretiyle 1 adet profiterol temin ettim.(misler gibi özldürdüm onu az evvel nehehe)
ve şimdi yapmam gereken başlıca şey evime çeki düzen vermek zira 1 saate kadar arkideşlerim gelecek. yarına yetiştirmem gereken 1 adet erikli 500ml pet su şişesi maketi ve 1 adet de kendi tasarımım olan pet şişesinin maketi var.
çok büyük eziyet!
gençliğim çürüyor.
mazoşist yanım ise aşırı haz alıyor orası ayrı.
bir kısmım isyankar genç triplerinde inim inim inlerken, geriye kalan daha büyük kısım bu işi seviyor.
yarın 1 adet ondan sonraki gün 2 adet olmak üzere toplamda 3 adet de vizem bulunmakta.
pek genç pek hayat dolu bir geç idim. nur içinde yatayım...

20091122

bammm!!!

0

hamsterım öldü!

favori baba DNA'sı

3


belki çok garip gelecek size ama şu alp kırşana baktıkça benim çocuk yapasım geliyor yahu. ehehe. valla bak. öyle ayıp şeyler düşünmeyin de adam çok güzel yaa! ağzı burnu, gözleri, dişleri her şeysi altın orana göre ayarlanmış sankim. bacakları bile güzel resmen adamın!
gülüşü falan...
hatta o mimikleri...
uzun uzun bakıyorum 'amaaan şurası da şöyleymiş' diyebilmek için ama bir türlü kusur bulamıyorum.
huyu suyu da pek güzel eşeğin. sempatik falan böyle. zeki de hem. sürekli bir hiperaktivite hali bir yaramazlık...
çocuğumuz kesinlikle çok başarılı bir ürün olur diye düşünmeden alamıyorum kendimi.

bacaklarıma platin taktırıp bi 10-15cm uzarsam görsel olarak da muhteşem bir çift olabiliriz hem. böyle çocuğumuzla falan...

ne diyorum yaa ben!
neyse...

20091121

çok konuşasım var!

5

çok konuşasım var okuyucu bildiğin gibi değil. belki de bugün itibariyle bunun 4. yazım olmasından anlamışsındır bilmiyorum.
öyle dedikodu, kız muhabbetleri yapasım yok. daha karmaşık şeyler konuşasım var. ama ağzına kadar dolu biriyle böyle. konuştukça kafamda beni yeni felsefelere sürükleyecek biriyle. öyle laflar edecek ki kendi içimde hiç alakasız şeylerle birleştirip daha önce bilmediğim yolları keşfedeceğim. bulduğum yeni yollar sayesinde düşünmekten daha da haz alır hale geleceğim.
böyle biriyle konuşmayalı öyle uzun zaman oldu ki...

şu sıralar beni en etkileyen insan temel sanat hocam. öyle dolu dolu, içi öyle yoğun bir adam ki...
derse hiç geçmesin sürekli konuşsun istiyorum. yemek de yemem, su da içmem, çişimi bile yapmam 5 saat 10 saat dinlerim onu.
okul çevremdeki muhabbetlerden hat safhada sıkıldım. sürekli geyik ve öyle mutlu eden geyiklerden de değil. çok nadir eğleniyorum bu konuşmalar dahilinde. vay be diyeceğim birileri çıkmıyor karşıma. sevdiğim insanların çoğunu onlarla vakit geçirmeyi sevdiğim için seviyorum. onlara yardımcı olabildiğim, onlarla gülebildiğim için. hiç biri de tek bir şey öğretmiyor diyemem. elbet de ki öğrendiklerim oluyordur. her şeyden önce insan karakterleri, düşünce yapıları hakkında fikirlerim oluyor. gerçi bu da insan kavramına çok daha eleştirel bakmama sebep oluyor. neyse...

kesinlikle çok bilgiliyim, çok kültürlüyüm ben çok dolu bir hatunum da kıymet bilen yok, kendime muhattap bulamıyorum imajı vermek için yazmıyorum bunları. aksine insanlar ve olaylar böyle süregeldikçe çok sığ olduğumu düşünüyorum. bilgi paylaşımına aç hissediyorum kendimi.

insanı depresyona iten başlıca faktör bu bence; bilgi paylaşımına girememek.

vik vik teyze

0

öyle bir kedim var ki akıllara ziyan. her an hareket halinde, beni kızdırmak için beraber geçirdiğimiz saatler boyunca patisinden geleni kuyruğunun yanına koymuyor veled.

daha çok küçük katı besinle bile beslenemiyor lakin daha önceden beslemişler ve kabız olmuş beslenme şekline paralel olarak da sütle doymaz hale gelmiş. karnı doymayınca da sürekli bana bir trip hali bi viyklemeler ayağıma ayağıma dolanmalar. ahh!

vücudumun her üyesinde tırnak izleri var. iyiki yaz değil yani! çizik içindeyim. boğuşuyorum diye öyle çok ısırıyor öyle fena tırmalıyor ki kanıyor resmen. bir de yüzüme karşı ayrı bir ilgisi var. öyle kucağıma oturup gözlerini gözlerime dikiyor ben bilgisayarla uğraşırken, sonra poposunu sallayıp yüzüme doğru hamle yapıyor. tamam hadi gözlerim de dudaklarım da hareket ediyor ilgisini çekiyor ama burnumla ne derdi var onu anlamadım. ben uyurken burnumla oynuyor, kulağımdaki küpeleri çekiştiriyor ağzıyla, o zımpara gibi diliyle yalıyor. (ki kulağımdan çok kötü fena huylanırım.)
diğer kediler gibi kendi yatağında uyumuyorsun tamam. gidip abidik gubidik yerlere giriyorsun şöyle başımın yanına da kıvrılmıyorsun ona da tamam ama bari oramı buramı kemirip tırnaklayıp beni uyandırma yahu! geçen sabah saçlarıma dolanmış. ben çıkarmaya çalıştıkca oyun sanıyor saçlarımı ısırıyor hey allahım dedim yaa.

deniz bey geldiğinde adını vik vik teyze koydu ki ben de artık benimsemiş durumdayım bu ismi. ilk zamanlarda asil hareketlerinden ötürü hürrem mi olsa ki diyordum ama eser kalmadı o hallerden terminatör kesildi. gerçi bu tavırlarının sebebi de deniz olmuş olabilir çünkü geldiğinde çok haşin sevdi. saatlerce oynadılar. o canının yanmadığını idda etti ama benim her yerim tırmık tırmık oluyor kanıyor.

bilgisayarımın üzerinde yürümekten de son derece haz alıyor vik vik teyze kızımız. saçma sapan yerlere giriyor, gerip garip pencereler açılıyor tilt oluyorum ben de. patileriyle mouse pede falan dokunuyor kucağımdayken. kenarlarını kemiriyor. ilgin. bir eğlence anlayışı var bunun. hiç bana çekmemiş aynı babacığı. eheh.

ve evet; şikayetçiyim memur bey!
NOT:en kısa zamanda fotoğrafını ekleyeceğim...

sezen aksu

3

Bak atının terkisine de atmış, gözleri şaşı gelini
Mor kaftanlara sarmış, haspam odun gibi belini
Ah verin elime de kırayım, cadının derisi kara elini
Seni gidi dilleri fitne fücur, kıyametin gelsin

Sen o alacası içinde fesatla, hangi günü gün edicen
Ah o kaditin üstüne, bir de atlas yorgan sericen

Amanın amanın, yansın ocağın barkın utansın
Ağan emmin herbir yerine, kırmızı kınalar yaksın
Varsın bize vursun felek, ne çeyiz düzdüm emek emek
Allah bildiği gibi yapsın ahh...

[Nakarat]
Böyle de nispet olmaz ki, seni gidi zalim yar
E Zorla da kısmet olmaz ki, seni gidi hain yar

Bana ne bana ne beni al, onu alma
Beni al, beni al, onu alma
Bana ne bana ne beni al, onu alma
Beni al, beni al, onu alma

Bende bu yetim kirazlar al al dururken
Tek başıma kara gecelerde zar zor uyurken
Yar eteğimde çakallar kurtlar ulurken
İçine sinerse senin de kıyametin gelsin

Sen o alacası içinde fesatla, hangi günü gün edicen
Ah o kaditin üstüne, bir de atlas yorgan sericen

Amanın amanın, yansın ocağın barkın utansın
Ağan emmin herbir yerine, kırmızı kınalar yaksın
Varsın bize vursun felek, ne çeyiz düzdüm emek emek
Allah bildiği gibi yapsın ahh...


yok abicim yok deli bu kadın yahu. vallahi deli billahi deli.
şarkı sözüne bakar mısın yaa. aklımı aldı yeminlen. az önce tesadüf eseri denk geldi oturdum dinledim. kafamın dinç olduğu zamana denk gelmiş ki içime işledi yaa. yazamadan edemedim.
hem o değil de allahın sıla'sına geleceğin sezen aksu'su demişler ya deli anacım bunlar. daha neler...

kimo parti

0


geleneksel olup olmadığını bu yıl kaçıncısının düzenlendiğini bilmediğim. marmara üniversitesi güzel sanatlar fakültesi 1. sınınf öğrencilerine hoşgeldin demek adına düzenlenmiş bir partidir.
bu organizasyon dün saat 6 sularında açık hava kantinimizde düzenlenmiştir. bütün masalar toplanıp djimizin çaldığı kop kop şarkılar(exp: smells like teen ve muster of puppets'a yaptığı ilginç remiksler) ve brandaya yansıtılan disko ışıkları eşliğinde kopulmuş olup içeri açılan yerli içki standlarının dışında açılan mariaçi standında da bedava mariaçı dağıtımı yapılmıştır.
2 ekstra ve 1 normal efesin üzerine bedava mariaçimi içtikten sonra bunlarla yetinmeyip kadıköyde pilav sefası sürdükten sonra hala yetinmeyip kargaya gidip 1 33lük de orada içmiş bulunmaktayım.
alkol aldıktan sonra kusma eğilimi gösteren sevgili bünyem dün bir jest yapıp o beli sımsıkı yüksek bel eteğime rağmen miğde bulantısı bile yaşatmadı bana. şükranlarımı sunuyorum. gerçi gece bir ara çok şiddetli bulantıyla uyandım böyle hafiften terlemişim falan ama gidip de kusmadım. bana da aferin.
okulumuz saplarının çok büyük bir kısmının manita yaptığı o 4 saat içerisinde yine muhteşem bir performans sergileyerek partiden sap ayrılan sayılı insan arasına katılmış bulunmaktayım. gerçi kafamdaki binlerce soru işaretinden ötürü sevgili isteme konusunda kararlı olamamamın yanı sıra, kalabalığın içine çok fazla karışmayıp sınıfım erkeklerinin sahiplenme güdüleri tarafınca yalnız tek bir adım atamamış olmamın da etkisi vardır diye düşünüyorum. zaten o şekilde alkollü bir ortamda bir ilişkiye başlamak ilişkinin sağlığı açısından ne kadar doğru olur o da tartışılır.

okuldan ayrılırken içerideki banklarda sızmış olan gence de beni o denli güldürdüğünden ötürü minnetlerimi sunuyorum.

yanlız sabah saatlerinde denizle ilgili en erotik rüyamı gördüm bu kadar yıl sonra o ilginç oldu. eheh.

NOT: parti için hazırlanmış olan star wars esintili çok beğendiğim afişi bulamadığım için bankta sızmış olan gence ithafen böyle bir şey ekleyeyim bari dedim. bilginize arz ederim efendim.

20091115

liseli vardı ya ah o liseli...

5


allam sinir oluyorum yaa!
çok siniri oluyorum yaa!
ne bu mini mini el kadar KADINCIKlardaki koca kadın görüntüsü yaa. oha ama yaa! niye at gibisiniz kızım siz? niye benden 10 yaş büyük görünüyorsunuz siz yaa? hıı?
küçüksünüz kızım siz. küçük olsanıza bea! allahalla yaa!

yanımdan bir geçiyor liseli kızlar sopa gibi sopa gibiler hepsi de. allık olsun ruj olsun far olsun fondoten olsun her nevi çirkinlik kamufle boyası var suratlarında. ah bizim zamanımızda öyle miydi.... yok anacım yeni nesil bihoş vallahi.

anime gibisin ne demek hem allasen kuzum? etrafındaki insanlar sürekli anime gibisin derlerse sana ne hissedersin? 'bir animasyon izledimdi geçende orda bi kız vardı ayyynı sen vallahi' cümlesi sana kurulsa nasıl bir tepki verirsin? anime gibi olmak... iltifat mı hakaret mi lan bu?! hayret bişey yaa! seni bilmem ama ben kızmaya başlıyorum ciddi ciddi bu işittiklerime.

ağzımı yüzümü boyamasam, sırtma şöyle boynuma değecek bi sırt çantası takıp forma giydirip sokağa salsalar ortaokul öğrencisi muamelesi görecem haa!

yok ben böyle de mutluyum kendimi seviyorum lakin şu 91 ve altı genç kızlarımız bulundukları yaşta görünüp de o şekilde davransalar hiçbir problem kalmayacak ortada. ayıptır ayıp! vakti zamanında çocuk yapaydım şimdiye size koca olurdu o koca!
yoğartık! ehehe o kadar da değil de. olmuyor ama! neyse...

hem ben gidip holding sahiplerine işve cilve yapıyor muyum? aaaa!
tamam deniz yaş olarak bir parça büyükçe lakin şöüyle yan yana konulduğumuzda gayet de 'perfect couple' oluyoruz yani ne bir eksik ne bir fazla. ( ingilizce de biliyorum mesajı vermek istedim orada evet)

bir gün üşenmeyip o liseli genç kızlarımıza 'ped nasıl kullanılır?' tanıtımı yapacağım! yaşlarını bilsinler de edepleriyle usturuplarıyla otursunlar diye. hıh!

20091114

şiirimsi, şarkı sözümsü, ifademsi...

0

çoook eskiden yazmıştım. bugün elüf telefonumu karıştırırken bulmuş. okuyunca mutlu oldum. muhtemelen defterin kağıdın kalemin olmadığı bir yerde anlık patlamalarımdan birini yaşadım ve telefonumu çıkarıp yazdım. pek hatırlamıyorum. 1 2 yıl öncesine ait olabilir.

yine ben kaybettim
su birikintisinde boğuldu sevgim.

ben kaybettim,
yıldızları gökyüzünden sildim
tek kelimede hayatı ekeştirdim,
ruhumdaki yaraları tuzla iyileştirdim.

bu karanlık oyunu yine ben kaybettim.

sessizliğime kulak ver...

denizler köpürüyor kalbimin derinliklerinde
götürüyor beni karanlık şehirlere...

NOT: Deniz'i de sokuşturmayı unutmamışım yalnız yine. ufacık mecazi bir şekilde işlemişim. aferin bana eheh.

20091102

sadece bir 'hayal'

0


kaç kişinin yıllar boyunca soyut olduğunu düşündüğü, en yalın en kalbi duygularıyla süslediği, tek bir saniye olsun aklından silemediği bir düşü vardır?

geçmişe dair en keskin hatırladığı böylesine süregelen, fakat sürekli İMKANSIZ OLMA hissiyatının arkasına gizlenmiş o şahsi mükemmeliyetlerinin düşü...

hep hayal olarak kalacağı için sürekli onu yok etme duygusuna sahip olup, kimi zaman bunun için çabalayıp, en derinlerinde çok kocaman yaralar açıldığında delicesine bir umutla o hayale daha da bağlanırsın ya... tüm bunları yaşamış biri yeniden hepsini hatırlayıp duygularının en yoğun haliyle anlatsın şimdi bana. herşeyi.

hiç onun olmamış bir hayal olmalı bu. hep içinde beslediği, büyütüp yücelttiği fakat hiçbir zaman sahip olamadığı, inatla hiç ama hiç hayal etmekten de vazgeçmediği türden...

aşkla meşkle sınırlandırmayın bu hayali. oxford'da eğitim görmek, ne bileyim niyorkta garajında son model ferrarisi duran bir villada trilyoner olarak yaşamak gibi, bu tarz olma olasılığı bir hayli güç hayallerden bahsediyorum. pek tabi sizinkini bilemeyeceğim.

işte kimi zaman yakını olarak gördüğü insanlarla paylaştığı, fakat onlar için de bir hayalden öteye geçmediği için ciddiye alınıyormuş gibi gösterilip o beyinlerde 'çocukca' damgasının vurulduğu insanın o güzelim hayali.

hani insanların çok komik platonik aşkları vardır. karşı tarafın hiç s.kinde değildir, paşalar gibi keyfine bakıyordur ama sen hayvan gibi seversin, her an her saniye bahseder durursun, ağlarsın, zırlarsın...
bu insanlar takdir görür teselli edilir 'aman ne saçma şey canım' denmez. o 'aşk acısı çekiyor' olur. peki ya seni hiç tanımayan birine öyle delicesine bağlanmış olmak neden daha aşağılıktır o saçma platonik aşktan? ne reddedilme vardır içinde, ne aldatılma, ne adam yerine konmayıp önemsenmeme. o çocukcadır da platonik bağımlılık olgunca mıdır? seni önemsemeyen birine kul köle olmak normaldir de henüz seni tanıma fırsatı bulmamış birine kapılmak akıl karı değil midir.

ben var bilmemek sizin mantığınızı!
bir de siz var düşünmemek bunların hiç birini daha önceden ki bu en acı olanı.

neyse ben 'SİZ'i geçtim dostlar. epey oldu 'SİZ'i geçeli.

ben o oldurulmaz, çocukça, tamamiyle hayal ürünü olan hayalimi gerçekleştirdim. ve çok ilginçtir ki hala hata yapma korkum, o tatlı hayale ulaşabilmişliğin huzurunu mutluluğunu gölgeliyor.

şu andan itibaren kaygılanmayı bırakıyorum. ne olursa olsun benim o akla mantığa sığmayan hayalimi gerçekleştirmiş olmamın verdiği hazzı gölgeleyemez zaten. bundan gayrı 'asla yıkamayacağım kesin tabularım' dışındaki mutluluğa çıkabilecek her yolu zorlayacağım. (Bknz: 'asla yıkamayacağım kesin tabular' kimi zaman mutluluğu engeller lakin yıkılması halinde mutluluğun engellenme olasılığı daha yüksek olduğundan riske atılmaz)

bu yazıdan alacağımız ders; hiç bir şey ama hiç bir şey hayal değildir. eğer tüm kalbinle haykırmayı bilirsen elbet birileri bir gün duyar ve bir sürü ilginç tesadüfle, artık senin çabalamana bile gerek bırakmadan altın tepside sunar önüne. gerisini şekillendirmek sana kalmış tabi.

'bu yazıdan alacağımız ders'ten çıkaracağımız kıssadan hisse; mucize diye bir şey vardır arkadaşım. ister inaaaan ister inanma.

NOT: bu hayattaki tek gayem, tek emelim yukarıda bahsettiğim şeyden ibaret değil tabiki. gayret göstererek başarabileceğin imkansızlıkta olanları da var ki çok büyük bir kısmını başarmış olmaktan dolayı ayrıca mutluyum.

NOT2: bu yazı epey bir uzadı sakız oldu. bir kaç satır daha eklenirse hafiften damakta kabak tadı zerrecikleri oluşturmaya başlayacak.

HAYALİNİZ BOL OLSUN DOSTLAR...

Ben

0


kendimi kandırırım hep böyle ben. kimseye söylemediğim o en şatafatlısından yalanları kendime söylerim. pek iyi ederim.
ben yapamam. ben başaramam. ben iradesizim. kabul etmeliyim. zaaf değil artık bu. böyle zaaf olmaz. bağımlılık...

rüyamda gittim sınıf arkadaşlarımdan biriyle öpüştüm. bilinç altımda denizin örttüğü neler var benim! sapık mıyım ben?

en fazla 1 haftaymışmış... hemencecik unuturmuşmuşum ben hep böyle. ne kadar seversem seveyimmişmiş...

ne oldu mesajı alınca, elin ayağın titremedi mi? karnına yumruk yemiş gibi olmadın mı?

nah çıkarırsın o adamı hayatından! muhtaçsın, acizsin. birine bağlanma zorunluluğun var. hastasın. kimsede olmayan bu salak saçma ihtiyaç sende var!

böyle devam edersen ne gurur kalır sende ne onur. bir bir yıkarsın bu güne kadar özene bezene işlediğin, gurur duyduğun o karakterini! nefret edersin kendinden. onlardan hiçbir farkın kalmaz.

acırım 'ben' sana...