20100518

0

bugün kimseyle ortak bir paydada buluşup konuşamamaktan, düşünmeyi bilmeyen insanlara bir şeyler katmaya çalışmaktan, kendimi gülmek zorunda hissettiğim için gülümsemekten, çevremdeki insanların neredeyse tamamıyla fikir (hani nerde?) paylaşımında bulunamamaktan yakınırken telefonum santrale döndü bir anda. gerçekten bir anda. bu konu kapanır kapanmaz hemen ardından hem de.

önce burak aradı yarım saate yakın konuştuk. ardından deniz aradı (arkadaşım olan, aklını yitirmiş olan deniz değil) onunla da epey lafladık. onun ardından elif aradı, yanında atacan ve kaan varmış hepsiyle konuştum. sonra dedim ki 'ne güzelsin sen tanrım!'.
tüm çok sevdiklerimin, hep yanımda olsun istediklerimin sırayla araması...

ismin önemli değil. tanrı da desem, allah da desem bana hissettirdiğin duygu hep aynı. beni sevişin hep aynı senin.

ne çok seviyorum seni, ne çok!

en büyük duam fikirsizlere fikir, akılsızlara akıl, beynini şer'e yormaktan başka bir şey düşünmeye fırsat bulamaz olmuş bu aciz ruhlara bir parça güzellik ver. ver ki hayat daha yaşanır olsun benim açımdan.

varsın ya iyi ki, daha iyisi olamaz benim için işte.

20100517

0

an itibariyle deniz zıvanadan çıkmış vaziyette. her önüne gelene saldırıp kırıp döküyor, herkesi her şeyi mümkün olduğunca sivri bir dille eleştiriyor.
ciddi sorunları var. hem de çok ciddi. ama 'ben deli değilim' inkarcılığındaki kafa yapısında.

elimden geldiğince umuruma takmama kararı alıyorum şu an. çünkü o kırdıklarından biri de benim.
benim eşek kafam önemseyip de ne ararsın sen o herifi. hiç tanımıyor hiç bilmiyorsun sanki!kimden akıl almış ki şu güne kadar senden alsın hem. bırak ne hali varsa görsün yahu!

tamam bıraktım.
'ölüyorum' dese 'git bi bak ölüyormuş' diyeceğim bundan sonra.

20100516

0

çok bilen biriyle konuşmaya ihtiyacım var.
ama çok bildiğini sanan değil gerçekten çok bilen. yalnızca bildiklerinin farkında olan ama bununla az böbürlenen.
aslında konuşmaya değil de daha çok konuşturmaya ihtiyacım var.

bana konuşmayı düşündürtmeyecek kadar çok bilen birine ihtiyacım var.

20100515

son havadisler

0

geçen cuma kurban konseri içün kalktım izmir'e gittim. aklı selim halimle ilk gidişimdi hem de izmir'e. balıkesir'de otobüs mola verdiğinde Burak'ı aradım. epey bir süre ciddi olup olmadığımı sorguladı, kabullenmesi ile beraber mutlu oldu güzel adam. ben de mutlu oldum mutlu olmasına tabi.
9buçuk saatlik yolculuğun ardından düşerek indim resmen otobüsten. buca'daki ilkokul arkadaşımın evine bavulları bıraktık apar topar hazırlandık ve bornova'ya geri döndük. kapı açılış saati 9 olduğundan kurban saat kaçta sahne alacak olursa olsun 'en önde olma' sevdam sebebiyle 9da ooze venue'deydik. 3buçuk saat boyunca ayakta hayatta en keyif aldığım zaman zarfını bekledim. (sigara içerken 10dkk bankın üstünde kestirmemi saymazsak)
kurban'dan önce bir alt grup çıktı 'çirkef'. güzel seçilmiş parçaları güzel coverladılar. direc-t'in hasret parçasında (hani sözlerinin deniz yılmaz beye ait olduğu) vokal değişikliği oldu basscı geçti vokale. şarkının bir kısmında sahnenin en önünün ortasından ona eşlik etmekte olan bu bayanla 15sn civarında sürdüğünü tahmin ettiğim bir göz temasına girdi ki 'noluyor yahu' tepkisi vermeme sebep oldu. her nekadar var gücümle eğleniyor olsam da beni kurban'dan başkası bağlamaz ki adamı da kesmedim yani hiç öyle gözlerimin içine kilitlenmesine sebebiyet versin. (ondan sonra karar kıldım fena değilmiş aslında eleman lakin o 15snden sonra bir daha yüzüne dahi bakmadım)
kurban çıktı. sahne performanslarını, konserin tadını, onlar sahnedeyken oluşan mekandaki atmosferi methetmeyeceğim hiç biliyorsunuz zaten. ne kadar fazlasını hayal edebiliyorsanız en az o kadardı.
Burak'la bir gülücük yarıştırma halindeydik konser boyunca. deniz'in izmir konserinde benimle karşılaşma ihtimalini hiç tahmin etmediğini biliyordum. haberi de yoktu gittiğimden. saçlarımı kısacık kestirmiş olmama rağmen 2.şarkıda farketti beni. son derece dumur bir surat ifadesiyle kaş göz yaptı 'hayırdır' dercesine ben de omuz kaldırdım 'öyle işte' gibisine. bir kaç parça sonra konser esnasında gelip elimi tuttu bildiğin böyle şarkı söylerken falan. gerçekten 1dakika kadar öyle mi kaldık yoksa bana mı o kadar uzun geldi bilmiyorum. önce ciddi manada şaşırdım ama karşımdakinin deniz yılmaz olduğunu düşünerek yadırgamadım.
bak şimdi o değil de esas olayı anlatıcam; konserin bitimine 3, 5 şarkı kala (ve yine konser esnasında şarkı arasında falan da değil) kulağıma eğilip 'konserden sonra ne yapıyorsun?' diye sordu aşırı cesur adam 'arkadaşıma gidiyorum' dedim. geri çekilip yüzüme sertçe baktı 'peki' dedi.
aylardır konuşmuyorum seninle yahu. bu ne cüret! izmirlere onun için gittiğimi falan da düşünüyor olamaz, yüzüne bakmadım konser boyunca. öyle ki kerem'e özgür'e burak'a tezahüratlar edip performanslarını alkışlara boğarken tek bir kere ağzımdan 'deniz' kelimesi çıkmadı.
kendini öyle çok seviyor ki... kimseyi kendisi kadar sevmiyor belki bilincinde değil ama.

neyse konser bitti yaklaşık 30 saatlik açlığın üzerine 8 adet bira içmiş olduğumu yan yan yürüdüğümde farkettim.
deniz tarafından 'gel aybüke' şeklinde kulis kapısından içeriye alındım ve dosdoğru burak'ın yanına gittim. 1 saatlik hıçkırma nöbetimin ilk 15 dkk'sında burak'la konuşmaya çabaladım fakat takdir edersiniz çok başarılı bir iletişim olmadı. neyse fotoğraf çekildik ıvır zıvır çıktık.
izmir'de de nabruk'daşlardan mehmet diye bir arkadaşım vardı ki 3 yıldır muhabbetin bokunu çıkarmamıza rağmen yüz yüze görüşememiştik hiç. sarhoşluğuma kızıp oradan oraya çekiştirdi, azarladı bir süre. pek emin olmamakla beraber biz onunla tartışırken yanımdaki arkadaş kurban'ın ses teknisyenleriyle muhabbete başlamış. yanıma geldi istanbul'a dönüyorlarmış 2 araba para vermeyelim hadi biz de gidelim dedi 'hee iyi olur' dedim o kafayla. mehmet'in 'saçmalama! gitme!' yakarışlarına müteakip triplerini bastırmaya çalışarak taksi bulup buca'ya bavulları almaya gittik. giderken taksinin penceresinden aşağıya kustum 2 kere. (anla işte o derece sarhoştum) kusmak da denemez aslında biradan başka bir şey çıkmadı ağzımdan. bildiğin şeffaf bira yani. öyle ki yanımdaki arkadaş dışarıda yüzümü yıkıyorum sanmış.
neyse bavulları aldık taksiye 70tl bayılıp döndük bornovaya. ben burak'ın yanına gitmeyi akıl ettim o kafayla kendimi kutluyorum bu hareketimden ötürü. öğrendim ki ertesi gün öğlen uçakla dönüyormuş onlar. resmen ilayda'yı kafalamışlar onlarla gelelim diye. dumur oldum kaldım elimde bavullarla. 'e gitmeyin siz de' falan dedi burak bavulları gösterdim. sağolsun minibüsün kapısına kadar götürdü bizi 'kızlar size emanet' dedi.
yola çıktıktan sonra tahmini bi yarım saat oturdum. o arada burak'la konuştum zaten telefonda sonra arkadaki koltuklardan birine gittim yattım. kafamı koyar koymaz da uyudum.
uyandığımda istanbul'a 1 saat falan kalmıştı. alkolün etkisinden bir parça kurtulduğum için şiddetli bir üzüntü kapladı içimi izmir'den çok erken döndüğümü düşünerek. daha kordona gidecektik, 1 tepsi midye dolmayı 20tl'ye yiyecektim, kilosu 2tlden sulu sulu kocaman erikler alacaktım. kötü oldu. hala kızıyorum kendime.

dün de bizim fakültede sergi, canlı müzik falan vardı. göztepe kampüsündeki bahar şenliğinde alkol tüketiminin yasak olduğunu öğrendiğimizden hem alkol stoğu yaptık hem de tanıdık yüzlerin arasında olmanın huzuru ile rahatça dağıttık. athena konseri için göztepe kampüsüne geçtik akşam 10 civarı 7 kişi bir taksiye doluşmak suretiyle. meydana konserin başlamasına 10 dkk kala girdik. ilerleye ilerleye sahne önüne kadar geldik en az 700-800 kişiyi arkamızda bırakıp. (ben bu içimdeki sahne önü aşkına hayranım arkadaş ya) sıcaktan birbirimize yapıştık tabi o kalabalıkta tepişmekten. bir ara arkadaşın omzuna oturdum (ki 2. defa yapıyorum bunu) o kadar eğlenceli bir şey olamaz! çocuğun da maşallahı varmış omzunda benimle bile hopladı, zıpladı durdu. en önde olmamıza rağmen etten duvar ördüğümüz için sövdüler muhtemelen arkadakiler ama çok da umurumda olmadı açıkcası. ne yapayım kardeşim 1.60 küsur boyla sahneyi görmeyi bırak nefes alamıyorsun bir defa o kalabalıkta.

aman öyle işte. anlatacağım bir şeyler daha vardı da hatırlamıyorum şimdi. pek de bir çok yazdım zaten azmedip okuduysan ne mutlu bana.

kurban konserinden beri de sesim kısık, öksürüyorum da. hala geçmedi. böyle 'her cuma bir konser' modunda gezmeye devam edersem geçmeyecek de zaten.

hadi başbaş.

20100509

0

dur anlatacağım izmir maceramı.

20100505

2

kafam delindi diyorum beaağ!
kollarım ekmek gibi kızardı diyoruuum!
boynumun sol tarafı pembe doğum lekesi gibi sağda hiç bişey yok diyorum!
diyorum ki canım yanıyor!
şşşş!!

şefkat göstersenize lan!

20100504

kafa yarığı & güneş yanığı

0

tasarıma giriş procesi olaraktan uçurtma yaptık. lanet gibi son gece paraladım kendimi. bugün acıbademde hiç görmediğim yeşillik bir tepe varmış. oraya çıktık sınıfcanak. ilkokul bebeleri gibi ellerimizde renkli renkli uçurtmalarla.
deli gibi tozu dumana kata kata koşturduk oralarda uçurtmamızı uçutturiciiz de not alıciiz diye. uçmadı benim barış yıldızım önce. ben koşuyorum o arkamdan yürüye, sürüne geliyor ama ben hala inatla koşuyorum ipini asıla asıla. bu inadım sebebiyle parçalandığıyla kaldı tabi. kızdım oturdum.
daha sonra imdadıma onur yetişti el attı. yırtılan yerlerini falan onardık. biz bunlarla haşır neşir olurken sivri zekalının biri uçmayan uçurtmaların kuyruğuna ağırlık olarak taş bağlamayı akıl etmiş. uçurtması uçmayan herkes taş bağlıyor altına. ortam savaş alanına döndü bir anda resmen. mervem de bu tuzağa düşüp uçurtmasının kuyruğuna taş bağlayıp, uçurtması üzerinde hakimiyet kurmaya çalışırken oturduğum yerde uçurtmasındaki taşla kafamı deldi. baya deldi yani bildiğin. böyle bakıyorum artık alnımın kenarından oluk oluk kan sızacak, boynumdan akıp tişörtümü kana bulayacak dirseklerimle kendimi çeke çeke okula varacağım falan diye ama olmadı. kafam kalınmış. minik kanadı. ama canım çok yandı utanmasam ağlayacaktım o kadar insanın içinde o derece.
söylenip durdum orada amele yanığı olacağım diye. ben biliyorum çünkü kendimi. 5 dkk elimi güneşe uzatsam pembe olarak geri alıyorum. nitekim eve gelince farkettim ki dirseklerimden altım pembe. boynumun sol tarafı pembe sağ tarafı beyaz. çok şekilli amele yanığı oldum yine. nalet olsun benim tenime!
cuma günü İzmir Ooze Venue'da KURBAN konseri var. içimdeki KURBANCANLIPERFORMANS isteğini 21 Mayıs Haliç Üniversitesi'ndeki konsere kadar dizginleyemeyeceğimi farkettim. gideceğim izmir'e. evet. çok bıktım zaten bu aralar buralardan.
yanlız bu aralar çok sık yapmaya başladım bu 'anlık karar verme' işlerini. çat gidip dövme yaptırıyorum, çat gidip saçımı kestiriyorum, çat dilimi deldiriyorum.

manyak olmaya başladım.

NOT: Burak'ımığıyla konuştuk bu arada. ama az konuşabildik. tekrar araşmak üzere kapattık telefonu.
Deniz'e çok kızığım hala!
NOT2: uçurtmam uçtu! hem de çok tepelere. ipini bırakıp azad ettim. adını da Barış koymuştum zaten. (benim Barış'ım yıldızları çok sever hem ondan, hem de beyaz olduğundan) bir evin çatısına takılmış ipi biz okula dönerken hala uçuyordu. canım oğlum benim!