20100225

adnan serbest

0


yarın çok büyük bir gün olacak benim için.

kale tasarım merkezi'nin organize ettiği KTM209 buluşmasında adnan serbest yer alıyor ve ben o muhteşem ötesi müthiş olacağını tahmin ettiğim organizasyona katılma hakkı kazanan 30 şanslı tasarımcıdan biriyim. (iyi tamam tasarım öğrencisiyim)

dünya çapında tanınmış bir tasarımcı olan adnan serbest ile tanışma fırsatım olacak. ne büyük ne güzel bir hadisedir bu böyle.

serkan abi (hani gökhanın abisi) bana geldiğinde demişti tanıştırayım seni adnan serbest ile diye. o zaman da gözlerimin içi parlamıştı ama bu kadar çabuk olacağını tahmin etmezdim. böyle bir organizasyon olunca fırsat bu fırsat demiş olsa gerek hemen haberdar etti beni. sözünün eri, büyük adammış vesselam.


heyecandan hop oturup hop kalkıyorum, yerimde duramıyorum an itibariyle. ne giysem, ne sorsam, ne söylesem nasıl davransam bilememekteyim.


bugün yeni topuklu ayakkabı aldım, siyah. onu giyeyim. evet evet onu giyeyim. üzerine de uydururum bir şeyler artık.

yarın dönüşte cenk ile görüşme ihtimalimiz var şayet gerçekleşmezse ilk işim günümü sizlerle paylaşmak olacak.
yok uyuyamayacak gibiyim ben bu gece...

20100224

öylesi de varmış böylesi de

2

'sen insan olamazsın!' dedim içimden.
ilk defa insan olabilmeye bu kadar uzak bir erkek gördüm ömrüm hayatımda.
öyle bir varlık ki insanın tanrıya inancını pekiştiriyor. ona baktıkça ondan ziyade tanrıya aşık oluyorsun. nasıl ince ince işlenmiş o kusursuzluk bedenine anlatamam.
bakınız hatunlar; bired pit, aştın keçır, jastin timbırleyk ne bileyim joni dep falan halt etmiş. o derece.
abartmıyorum lan. valla abartmıyorum.
benim gibi, tabiri cazise 'kaşının üzerinde gözü varcı' bir mahluk bile bu denli hayran kalabiliyorsa o yaradılışa vardır bir hikmeti deyin.
alır mıyım pek kendime? kapımda kul köle olsa almam. sonum olur! aç susuz gezerim, asosyalleşirim. eve hapseder 1 metre öteme oturtur baştan aşağıya süzerim bütün gün. hatta uyumam, gece de seyrederim. ömrüm öyle çürür gider. aklını alır o yaratık adamın.
mevlam sahibine bağışlasın diyemem ama o kadar da uzun boylu değil. eheh.
çok istedim fotoğrafını koymayı. gözlerinizle görün istiyorum şuan şiddetle ama kazaya kurban gitmek var bir de. çok sakat.

o değil de tebrik etsenize beni be. dönem sonu not ortalamasında sınıf 2.si olmuşum ben. okul bitse de çalışmaya başlasam diye hevesimden ölüyorum resmen.

bu vik vik teyze çarli di beni öldürecek. ömür törpüsü resmen hayvan yaa!
sabah uyandım mutfaktaki perde yerlerde, sonra ben evde yokken jelibonlarımı da yiyor bu hıyar. aslında bu tip işkencelerine alıştım bir yerde. bir parça görmezden gelebiliyorum.
amaaa bugün yaptığı bitirdi işte beni. çok pardon, özürlerimi kusaraktan marka veriyorum ama gitmiş piyer kardin bavulumun içine işemiş eşşoğlusu. çıldırdım ya, beynim döndü resmen sinirden. armut koltuğuma işiyorsun, kapıların arkasına işiyorsun da gidip de o bavulun içine de işenmez ki bre hıyar!
öyle de isabet yeteneği var ki cenabet hayvanda gidip kameranın objektifini bulmuş işeyecek koca bavulun içinde.
lanet!

çok yorgunum!

20100221

2

dün gökhan geldi. ıspartadan arkadaşım. yeditepe'de endüstri ürünleri tasarımı okuyacak lakin henüz hazırlık.
abisi var, serkan abim. daha önceden tanışmış idik onunla. o da yeditepe endüstri ürünleri tasarımı mezunu. çalışıyor şuanda.
gökhan'a şahane bir yol çiziyor serkan abim. bildiği her şeyi öğretiyor ki gökhan avaredir biraz ona rağmen bir sürü güzel şey öğrenmiş ondan mesleğimize dair.
serkan abim geldi gökhan'dan bir süre sonra. epey lafladık. güzel konuşuyor, güzel anlatıyor. o anlattıkça meslek aşkı kaynaklı yüzümdeki güzümseme biraz daha yayılıyor.
anlattığı her şeyi büyük bir heyecanla dinledim. mutlu oldum.

serkan abim gittikten sonra biraz daha lafladık gökhan'la. gökhan damarlarında alkol dolaşmazken nefes alamadığını idda eden bir adam olduğundan eli kolu dolu geldi. onları tükettikten sonra gecelerin adamı gökhan karnım acıktı bahanesi ile sürükledi beni sokaklara. bişeyler atıştırıp barlar sokağı güzergahından modaya doğru ilerlerken serkan abiyi gördük. onun arkadaşlarıyla tanıştık, kaynaştık derken eh hadi madem gelmişken bir şeyler daha içelim deyip takıldık oraya. hoş sohbetli bir grup insanla daha tanıştım. güzel vakit geçirdim.

sabah moda'da kahvaltı yapmaya gittik gökhan'la. (mecazi anlamda sabah aslında gayet de öğlen) çılgınlar gibi rüzgar esiyordu yanlız, beynim dondu. o sebeple deniz manzaralı çay bahçesi sefamızı kısa kestik.

eve döndüm tekrar. yorgunum.
bu aralar fazla içiyorum, düzensiz yaşıyorum. ne yapalım, sağlık olsun. dersler başlayınca başımı kaşıyacak vaktim olmayacak nasılsa.

yaşamayı seviyorum. ondan hep.

20100220

0

feybukun search kısmında arama yaparken yazdığım ismin sonuna soru işareti koyma isteğim git gide artıyor. hele ki aradığım bir ismi bulamayıp da 'peki bu var mı?' şeklinde ikinci bir isim girerken. of of of!

ve deja-vu sahnede

0

dün sabah nasıl bir sevgi pıtırcıklığı, nasıl bir coşku taşkı vardı üzerimde anlatamam. sanki yeni aşık olmuşum da dünyanın benim için yaratıldığına inanıyormuşumcasına bir mutluluk hali hakimdi üzerimde. yerimde duramadım, çenemi tutamadım, elime koluma hakim olamadım o derece. zaten arkadaşlarım daha fazla evde zapdedilemeyeceğimi anladılar, o sebeple epeyce erken çıktık evden. yine benim ele avuca sığmazlığım yüzünden hiç işi gücü olmayan ezikler tayfası gibi erkenden gittik oturduk konser mekanına o da ayrı bir şapşallık oldu. ama barışı özlemiştim, onu görmek iyi geldi her ne kadar öyle derin sohbet edememiş olsak da.

arkadaşlarımın hepsi birlikte vakit geçirip eğlenme amacıyla geldiler esasen konsere. hiç biri Deja-vu dinleyicisi değildi. (-di diyorum çünkü bu konserden sonra kanaatlerinin değiştiğine inanıyorum) sahnenin en önündeki masaya konuşlandık ama 2. şarkıdan sonra daha fazla oturamayıp kalktım ayağa, ardım sıra diğer arkadaşlarım da kalktı geldi yanıma. bir hoplama bir coşma taşma böyle. ama sadece bizde değil tüm seyircilerde vardı aynı coşkun hal ve hareketler. e o performansa oturabilene aşk olsun zaten. hele ki bir genç bayan vardı bizim gibi ön saflarda kendini yerden yere vurdu konser boyunca. bir headbangler, bir lirik danslar abuuv! hatta ciddi manada yerden yere vurdu kendini öyle ki sahneye kafasını uzatıp iki hoperlörün arasında headbang yaparken kafayı çarptı hoperlörlerden birine. o da değişik bir eğlence anlayışı tecrübesi oldu bizlere.

deja-vu'nun 'duydum ki unutmuşsun' parçasına yaptıkları coverı hep çok beğenmişimdir zaten. konser sırasında çaldıklarında avazım çıktığınca eşlik ettim, hatta parça biter bitmez yine var gücümle 'bi dahaaa!' tezahüratında bulunmaya başladım ki halihazırda ateş topuna dönmüş seyircinin de bu tezahüratıma eşlik etmesini sağlamak hiç de güç olmadı. nitekim bu girişimim başarıyla sonuçlandı ve performanslarını yine o parça ile tamamladılar. bütün arkadaşlarla ikinci çalışlarının çok daha kusursuz olduğu konusunda hemfikir olduk.

tam anlamı ile tadına doyum olmaz muhteşem bir canlı performans izledik.

konserden sonra barışı tebrik amaçlı aldığım alkolünde verdiği cesaret ile cenkin kuliste olacağını bile bile kulise girdim. barış 'ben bir çişe gideyim' demek sureti ile terketti kulisi öyle mal gibi kaldık ortada. cenke baktım şöyle bir sonra konuşmaya başladık. geçmişten bahsederken bir parça sitem doluydu bana ama 'altından çok sular aktı' diyecek kadar da kararlı konuştu.
gerçekten özlemişiz birbirimizi. kulisteki arkadaşlarıma ve tanımadığım bir kısım şahsa rağmen ağzımı yüzümü sıkıştırarak sevgi gösterisinde bulundu bana. ne kadar az rastlanır türden bir insan olduğunu bir kez daha anlamış oldum.

yeniden hoş geldin hayatıma cenk sönmez. umarım elveda ile sonlanmayacak son hoş geldinimiz olacak bu...

NOT: yarın deja-vu'nun 2 hafta sonra çıkacak albümünün yepisyeni şarkılarından birinin klip çekimi için seçmeler olacak şişlide. yine sercanımın gazı ile 'iyiii. gideriiim' dedim.
açıkcası o kadar hevesli değilim bazı sebeplerden ötürü klipre oynamaya. esas orada bulunma amacım çişe gittikten sonra dönüp kulise girmesi ile çıkması bir olan barış beyin ayıbını yüzüne vurmak olacak sanırım.

NOT 2: deniz (KURBAN), ali (ÇİLEKEŞ)'den sonra barış beyin de penasını; nacizene görüşüm olarak yeni nesil rock müzik adına en kaliteli müziği yapan grupların neyi var neyi yoksa topladığım koleksiyonuma katmış bulunmaktayım. yakında deniz'in koltuklarını, cenk'in parfümlerini ve barış'ın tişörtlerini falan da yüklenip gelmek suretiyle zaten hak ettikleri değeri hiç bir zaman görememiş bu nacizane grupları hepten çulsuz bırakacağım efendim.

NOT3: evet, ilkokula yeni başlayacak mini mini bir çocuğun coşkusuna sahip olan ben, yine o mini mini çocuğumuzun yapacağı türden bir kafasızlık yaparak fotoğraf makinemi almayı unuttum yanıma konsere giderken. yarın şişliye giderken makinemi yanıma almayı unutmayıp deja-vu üyelerini boy sırasına dizmek sureti ile hiç değilse son derece durgun bir fotoğrafa sahip olacağımı temenni ediyorum.

NOT4: buraya kadar okuyabildiysen yazımı, dediklerimi dikkate al artık lütfen okuyucu. seni sevdiğimi biliyorsun, benden sana bir kıyak olsun bu da. en yakın tarihteki deja-vu konserine gidip hiç bir hekimin yapamayacağı kulakların pasını temizletme operasyonunu endorfinin uç noktalarında gezerken çok cüz-i bir ücret karşılığında yaptırabilirsin. hatta ben seni en yakın deja-vu konseri hakkında bilgilendiririm, korkma. eheh.
0

cenkle barıştım. çok özleşmişiz resmen. kafam bi milyon, kulaklarım sağır, arkadaşlarım yanımda hala...
sonra anlatacağım.
ama özlemişim işte onu. çok özlemişim!

20100218

konser

0

yarın deja-vu konserine gidiyoruz arkadaşlarla.
taksim pulpta çıkıyorlarmış.
garip bir konser olacak benim açımdan.

ciddi manada garip bir konser olacak...

heyecanlıyım. hem film gibi hayatıma ilginç bir sahne daha ekleneceği için, hem de en son konsere 8-9 ay önce gittiğim için.
kurbanın albümü çıksa da o konser senin, bu konser benim diyerekten müziğe doysam.

bakalım, bakalım neler olacak?

20100216

pişmanlık

2

yaptığı hiç bir şeyden pişman olmayan tek insan ben miyim?

'senin yüzünden' dediğim çok olmuştur kendime. suçu hep kendimde ararım doğrudur ama bir kere olsun pişman olmam.

birini kırarsam üzersem üzülürüm. belki çok üzülürüm ama yine de pişman olmam. daha beni pişmanlığa sürükleyecek tek bir insan tanımadığımdan mıdır acaba?

'ulen bu adama da bu yapılır mı be! hıyar mısın kızım.' demişliğim yoktur kendime çünkü o adamların çoğuna tüm o 'bu'lar yapılabilir. çünkü o 'bu'ların allahını başkalarına yapmıştır ki ben öyle çok ağır 'bu'lar da yapmam zaten. en azından şiddetli bir şekilde canımı yakacak kadar aptal olmayanlara yapmam. o aptal olanlar da şerrime katlanmaya mahkum artık. başa gelen çekilir.

kendimi pek bir sevmeme rağmen en büyük korkularımın başında birini incitmek gelir. bu konuda çok hassasım. sevdiğim insanlar bazen son derece patavatsız olabiliyorlar. dan dun konuşup lafları savurabiliyorlar nereye gideceğini, ucunun kime dokunacağını düşünmeden. bir başkası söylese çok pis bozup, ters yüz edebileceğim şiddette şeyler çıksa dahi ağızlarından yutuyorum. (yutuyorum derken unutuyorum demiyorum ama tabi) muhtemelen bu tavrım da yine kendimi 'fazla' sevmem kaynaklı. şöyle ki 'insandır yapar' felsefesi temel felsefelerimden başlıcaları arasında.
beni gidi pis akrep burcu kadını yahu!
akrep burcunun kinci özelliğini zerre kadar barındırmam. fakat gel gör ki 'marul'un adını unutup 10 dakika anneme tarif etmek için kendini parçalayan ben, beni inciten tek bir hadiseyi unutmuyorum.

van münit!

ben nereye geldim böyle yaa? pişmanlıktan bahsedecektim ben.
teyyy...

heh işte pişman olmam dostum ben. hayatımda verdiğim hiç bir karardan, hiç bir tavır ve davranışımdan, hal ve hareketimden insanı pişman edebilme olasılığı olan eylemlerin hiç birinden pişman olmadım. yukarıda da bahsettiğim gibi 'insandır yapar' felsefeme sadık kalarak 'kabahatin çoğu bende tabi'cilik yapar, kendimi suçlu bulur yargılar ve cezalandırmak yerine feyz alırım.

beni pişman edebilme potansiyeline sahip biri çıksa da karşıma, pişman olacağım hiç bir şey yapmasam istiyorum.

yukarıda konuyu zaten bulamaç kıvamına getirmişken ve hazır aklıma gelmişken serzenişte bulunuvereyim ben şuracıkda hemen;
bak tanrım;
özgüvenimi yitirdiğimi düşünerek atıyorsan önüme bu adamları hacet yok. tamam muhtemelen gönlüm olsun diye yapıyorsun daaa böyle hiç olmuyor.
sen beni şu sıralar pek can kulağıyla dinlemiyorsun ondan oluyor hep bunlar.

saçmalamanın hakkını verdim

0

ben bir daha içtiğimde (yada ayriyeten hava değişikliği yaşayıp, uykusuz kaldığımda)bilgisayara 100 metre yaklaşmayayım. çok saçmalıyorum.
ben baya baya iyi değilimiş bu aralar onu farkettim eheh.

sabah kendime geldiğimde (daha doğrusu getirildiğimde diyeyim) ilk işim girdiğim o saçma kaydı hatırlayıp, koşar adım bilgisayarı kucağıma oturtmak sureti ile silmek oldu.

yanlız o çocuğun fotoğraflarına da nasıl baktı isem artık direk çocuğu 3 boyutlayıp rüyama soktum.

bismillah!

20100215

0

sevgilim;
saçlarımı at omuzlarımdan geriye doğru.
ve şimdi eğil kulağıma, hiç duymadığım kelimelerle bana hayat hikayeni fısılda.
son nefesini tenimde hissedinceye kadar dinleyeceğim seni,
ta ki gün ışıyıp hiç cansız bedenin yanımdan kayboluncaya kadar...



miğdeme düşen her yudum bira, daha da yaklaştırıyor sanki beni sana bu gece.

peki...
nerdesin?
13

istanbul'umdayım.
sabah arabamızın ibresinin 150leri 160ları görmesine rağmen uçağı kaçırma tehlikesi ile bizzat burun buruna geldim. 20 dkk kala kapıları kapatmışlar ki bu da ilk defa oluyor. ama ben ne yaptım allah vergisi sevimliliğimi son haddine kadar kullanarak hava alanı yetkililerinin tümünü yıldırıp illegal işlem yapmaya mecbur bıraktım onları. hatta ve hatta ekonomi sınıfı bilet almış olmama rağmen först kılasta seyahat ettim.
valinin dıdısının dıdısı varmış uçakta ondan yapmışlar böyle. oh canıma değsin ben de en son bindim işte.

geldiğimde sevgili falan yoktu kapıda ayrıca.

waffleımla seviştim az evvel, üzerine bir sigara yaktım 75cc'lik marmara goldumu açtım bir yandan onu yudumlayıp bir yandan arkadaşımla muhabbet ediyorum.
güzel hissediyorum...

20100214

çocukluğum

0

o yabancı olmuzda parfüm kokusunu soluyarak ağlayacağıma,
babamın omzunda uyuyabilseydim keşke yine,
kahverengi deri ceketinin kokusunu soluyarak.

annem okşasaydı saçlarımı yeni kremlediği elleriyle,
işte o zaman güvenle dolardı içim, dalardım uykuya
istediğim bebeğin hayalini kurarak.

akşam olup el ayak çekilince girdiğim evde,
annemin yemeklerinin kokusuyla doldursaydım genzimi,
yalnızlığın yakan buruk kokusunu unutarak.

gül rengi şarap dolu kadehler olacağına elimde,
yüzümü kaplayan o kocaman bardaklardaki bitmek bilmez
sütümü yudumlasaydım homurdayarak.

ve şimdi kimse sevemezken beni onlar gibi,
çocukluğuma dönebilsem bir geceliğine,
oyuncak ayım yerine yalnızlığıma sarıldığım,
soğuk yatağımda gözlerimi kapayarak.
0

anam, okan niye evlendi lan!
bir anda çok fena uyuz oldum evli olmasına. tam da o anda okanla evlenmek istedim de ondan olsa gerek diye düşündüm şuan.
(kafiyeye koş!)

yine 14 şubat

9

yine 14 şubat geldi.
tek bir 14 şubatta da sevgilim olsun yaa. hediye falan almasın gözüm yok yükseklerde sadece olsun. şöyle bir 'ahanda, benim de sevgilim var!' edasıyla koluma takıp gezsem sokaklarda. ama esasen ne istiyorum biliyor musun okuyucu, hep hayalimdir; böyle hava soğukken ellerimiz onun montunun cebinde el ele tutuşucaz. çok romantik değil mi ama?
atacanım var benim bitane. yaparım ona bazen öyle. tabiki el ele tutuşmayız da kol kola yürürüz bazen, o zaman elim üşüyünce montunun cebine sokarım elimi. onu da çok severim, atacanımı da. (şimdi sevgililer günü ilen atacanın ne alakası var tabi)

sevgililer gününün ilk saati içerisindeyken biz şu anda allahın 'sevgili' kulu olaraktan beyaz atlı prensimin istanbuldaki evimin kapısına konmasını istiyorum. kedimden sevgililer günü hediyesi alamayacağıma göre tek tesellim yüce mevlam artık.

allam en çok sana aşığım biliyorsun. tek taş yüzük, kürk manto falan istemiyorum. ruhunun şöyle en kusursuz kısımlarından üflediğin, aklı başında, karakterli adamlardan birini bana bahşetmeni çok isterim ama. evde kalma korkusu sarmaya başladı artık böylesine biçimli yarattığın şu bedenimi. (ahahah!) söz konusu erkekler olduğunda tercihimi bilirsin fiziksel tasvire girmiyorum artık, hacet yok.

pazartesi sabahı o adamı evimin kapısında görücem! dinimiz, amin.

20100213

havadisler

0

saçlarımı boyattım bugün biraz daha turuncu oldum. kestirdim de biraz, çok az. oyuncak bebek gibi görünüyorum.
kuaförümü çok seviyorum ayrıca. şükrü abinin eline doğdum diyebilirim.
şükrü abi değişik bir adam. 50lerinde olmasına rağmen hala çok yakışıklı. yüksek eğitim mezunu değil ama kendini çok geliştirmiş son derece kültürlü bir adam ayrıca işinde de son derece usta.
yanında çalışan mustafa diye bir çocuk var. saçımı keserken vosvos muhabbeti yaptık onunla epey. şükrü abinin turuncu vosvosunu almış, modifiyeletecekmiş. ben mezun olunca onu bana satacak, ona yenisini alıcaz. onun modifiyesini ben tasarlayacakmışım ama. eheh.

bir de pilatese başladım 3 yada 4 gün oldu ama öyle bir açıldım ki anlatamam. sercanımın gövde gösterileri sonucu başlama kararı aldım itiraf ediyorum. eğilip kafasını bacakları arasına alan adam o! ben de yapıcam ama, çok azimli ve kararlıyım. emin adımlarla ilerliyorum. kendime inanıyorum.
hem duyduğuma göre boy da uzatıyormuş bu plates. karım olur. (oradaki a'nın üzerinde inceltme var, evet) 1.65i geçsem fazlasıyla yeter. cücelikten kurtulurum.
1 kilo da versem tadından yenmez ha. fazlası fazla.

iki tane de yazacağım yazı var aklımda. birini epeydir planlıyordum zaten. belki istanbula kavuşunca yazarım, belki daha da erken. (unutmayayım diye yazdım o da evet eheh.)

susuyorum sana

0


susuyorum ya sana artık...
susuyorum artık sana.

kalbim fısıldıyor gizliden,
sadece benim duyabileceğim sözler.
o konuşuyor bana,
ben sana susuyorum.

tüm o fısıltılar var ya hani
sessizliğime gömülen sözler.
hani ben benim ya hani,
işte tam da bu yüzden
sana söylememem gereken şeyler.
2

sevgilim sıpaydırmen kostümü giysin, tutsun elimden çarşı pazar gezelim bir gün istiyorum.
böyle bakan kimseye aldırmadan yürüyelim el ele çok normalmiş gibi...
ben de turuncuyum ya hem çok güzel olur.

tabi o sıpaydırmen kostümünü taşıyacak fiziğe de sahip olmalı eheh.

20100212

eskiler

0

eskileri özledim. ortaokul, lise hayatımı...

çok tatlıydı, çok çok tatlıydı. acı olsa da tatlıydı.
o zamana dair hatırladığım her şey o kadar muhteşem, o kadar harikulade ki düşünmeye doyamıyorum. aşklar, dostluklar, paylaşılan her şey...

fazla düşünürsem gider miyim acaba her şeyin o en güzel olduğu zamanlara?

Platonik aşk

2


Prof. Dr. Bingür Sönmez, "Platonik aşk ayrı bir mutluluktur. Platonik aşkta sevgiliye kavuşma yoktur. Dolayısıyla ikinci kalbi ararken bir yanlışlık yapma riski olmadığı gibi kötü sonuçlanan fiziksel aşkta görülen hayal kırıklığı yaşanmaz. Biz bunu halk ozanlarında görürüz. Hep hayal ettikleri sevgiliyi düşünerek, hissederek, yaşarlar ama sevgiliye kavuşmak için özel bir çaba sarf etmezler. Mutluluk hormonları (Endorfin) her zaman yüksek olduğu için platonik aşk alışkanlık yapabilir. Belki de gerçek aşk platonik olan aşktır, çünkü hiçbir zaman ölmez" diyor milliyet gazetesindeki bugünkü yazısında.

albino kelebek ne yapmalı şimdi peki?
7 yıllık platonik aşkın son bulması nasıl bir hezimete uğratır kalbi?
aşık olduğun adamın meğersem aşık olduğun adam olmadığını öğrenmek...

nasıl doldurulur o kocaman boşluk ondan sonra?

Prof. Dr. Bingür Sönmez, "Tanrı vücudunuz için önemli olan bütün organlarımız çift yaratmıştır. Akciğer, böbrek, göz gibi… Acaba tanrı bu kadar önemli bir organımızı neden tek yaratmıştır? Ama kalp sanıldığı gibi tek organ değildir. Bir tanesi bedenimizde olan, bizim için çalışan, dakikada 5-7 lt kan pompalayan, bizi ayakta tutan, fiziksel yaşamımızı sağlayan kalbimizdir. İkincisini ise tanrı karşı cinsten birine vermiştir ve “Gidip arayın bulun” demiştir. İşte 14 Şubat tanrının bizim için bağışladığı ikinci kalbi arayıp bulmamız için özel bir gündür. İkinci kalp her zaman birinci kalbi tamamlayandır. Eğer ikinci kalp huzursuz, hırçın ve stres dolu ise sizin kalbiniz de stres dolu olacaktır. Stres dolu olan bir kalp sağlıklı çalışamaz, çabuk yorulur ve hastalıklara açık olur. O nedenle siz ikinci kalp iseniz, birinci kalbi üzmeyin ve onun mutlu olması için çaba gösterin. Bu her iki cins için de geçerli. Bir başkasının ikinci kalbini taşıyorsanız, o size tanrının bir emanetidir ve ona çok iyi bakın" diyor.

ben taşıyor muyum acaba o ikinci kalbi? yada o taşıyor mu benim ikinci kalbimi?
şayet taşıyor ise neler yapıyor o kalbe de benim canıma okunuyor burada?

ikinci kalbimin sahibi nerde, ne yapıyor, acaba mutlu mu? diye kendi kendime sorup durmaktan fenalık geldi üzerime. ama artık çok da inanmıyorum açıkcası öyle birinin varlığına. umudediyorum bir parça o kadar. şayet var ise bile pek bir şapşal, pek bir ne yaptığını bilmezlez aklı bir karış havadalardan olduğunu düşünüyorum.

'artık hiç bir şey için söz veremem sana. bugüne kadar açıklamasını yapamayacağım hiçbir şey olmadığı halde hayatımda bundan sonrası için aynı şeyi söyleyemem. aşkı mantıkla yordum hep, her aşık olduğumda mantığı diktim karşısına. sadece aşkı değil beni de yordu bu.

beklemeyeceğim diyorum artık sana, evet. mutlu olacağım adamı aramaktansa mutluluğu arayacağım bundan sonra. mutlu olmaya çalışacağım. ama bu seni ne kadar mutlu eder bilemem.

bugüne kadar iki kere düşündüm, hem kendi adıma hem senin adına. yine düşüneceğim ama var olduğun inancına daha az sahip olarak.
bak yukarıda profesör ne diyor 'arayın bulun' diye verilmiş o ikinci kalp sana diyor.

öyle işte herifciğim. ben söyleyeceğimi söyledim, sana da söylemiştim diyeceğim. aklını başına alsaydın da gözünü açıp bulup okusaydın.'

20100211

dizi teklifi hani...

0


hani dizi teklifi geldi demiştim ya. hani demiştim ya atv'de diye işte o dizi halide edip adıvar'ın kalp ağrısı eserinin senaryolaştırılmış hali.
'yakında' diye olur ya hani o şekil reklamları başladı atv'de. oha ne ki bu derken içimden, baktım benim diziymiş. (hemen de nasıl sahipleniverdiysem artık.)

reddettiğime pişman olacak gibiyim hala ama tam olarak olmuş da değilim. bir başlasın bakayım benim yerime kimi almışlar, hatun nasıl oynuyor ondan sonra pişman olurum olacaksam.

emirganda çekiliyor sanırım fragmanından öyle bir çıkarımda bulundum. (dizinin fragmanı olur mu? olmazsa da ben oldurdum sen de anladın.)

şu yukarıdaki fotoğrafta yakışıklı, uzun boylu genç bir adam var ya (sarp levendoğlu)heh işte onun kankası rolünde olacaktım. gerçi onun kankası rolünde oynayacağımı gördüğümde kızdım kendime kabul etmediğim için eheh.

neyse işte uzatmayayım öyle bir söyleyeyim dedim...

20100210

2

hehee hihiiii!
geçtim kiiiii, geçtim kiiii!
ehehe ohoho öhöhö!
kalmadım, kalmadım birinci dönem geçtim kiii.

eğer 1. dönem kalsaydım 2. dönem de kaldığım dersleri alamayacaktım otomatikman 1 yılım komple yanacaktı.

allam çok mutluyum!

20100208

yalnızlık

0

tanıdıktı kokun.
beynimde yankılandı,
yalnızlık
yalnızlık
yalnızlık
sus dedim sus!

yalnızlık kokar mı hiç insan
belki aşk, belki huzur kokuyordur?
yalnızlık
yalnızlık
yalnızlık...

içime dolup genzimi yakıyordu
sen diye kokladığım
yalnızlık
yalnızlık
yalnızlık...

bir sayfa daha düşüyordu işte kalbimden,
sadece yalnızlığıma ait olacaktım ben.

sana son kez sarıldığımda bile,
yalnızlık kokuyordu saçların.
ne acı, ne umut
yalnızlık
yalnızlık
yalnızlık...

saku

0

sevgili saku;
sen şimdi bunları okurken ben çok uzakta olacağım... yok bunu demeyecektim nan!

dur!

sevgili saku;
blogunu ziyadesi ilen beğendim lakin yorum yapamıyorum. niye yapamıyorum? yorum yapılamadığını biliyor musun? bilmiyorsan söyleyeyim dedim, contact kısmısından da faydalanamadım. niye faydalanamıyorum?

blogunda paylaştığın o enfes tasarım harikalarının belli bir adresi var mıdır? varsa öğrenebiliyor muyum?

son çare böyle bir şey yapayım dedim.

bilginize arz ederim efenim.

teselli

0


ağır melankoli ve depresif halimin ürünü kabustan beter bir rüya gördüm. zaten gece boyu uyuyamıyorum sabah tam dalmışım hakaret gibi oldu o rüya.
gece çok sert fırtına vardı panjurları söküp götücek gibi deli deli esiyordu. hatta uyuyamamak için bahaneye bakan ben fırtınanın uğultusunu fırsat bildim uyuyamama süremi daha da uzattım.
sabah ağlayarak uyandım bir süre de yatakta ağladım. çok yaktı canımı kalleş rüya.
amaaaaa benim güzel memleketim öyle hoş teselli etti ki beni.
bomboş evde yine yalnız bir sabaha uyandığımı düşünerek göz yaşlarımın cm kareye düşen miktarını daha da artırmak suretiyle mutfağa doğru ilerliyordum ki dışarıdaki manzara donup kalmamı sağladı. suratıma hafif buruk da olsa kocaman bir gülümseme yayıldı. kar yağmış her yer bembeyaz olmuş, lapa lapa da dökülmeye devam ediyor. yerde 1 karış falan birikmişti uyandığımda şimdi çok daha fazla.
bu sabah mutlu oldum işte ben.

fotoğrafladım işte çok çok yağdığı zaman.
öyle yağdı...
bak şöyle işte, yukarıda...

20100207

yalan

2

yine yeni fark ettim;
en zor anında bile yalan söylemeyen ben, yalan söyler oldum. hem de bahanesi olmayan yalanlar, zor durumda kalmadığım halde söylediğim yalanlar ve hepsi tek bir kişiye söylenen yalanlar.
yine de mecbur hissediyorum kendimi. ona yalan söylemeye mecburmuşum gibi. belki canının benden daha fazla yanma ihtimalini severek, o ihtimali düşünerek sıralıyorum bir kaç cümle boyunca, süslediğim o güzel yalanlarımı.
aciz, ucuz yalanlar olmadıkları için seviyorum onları. gururumdan ileri geldikleri için seviyorum. o 'başkası'na söylerken kendimi de kandırabildiğim için daha çok seviyorum o yalanları.
söylediğim o bir avuç yalanı seviyorum.

kime ne olmuş da her şey böyle olmuş?

0

ben mesela...
ben niye böyle olmuşum?
ben hep 'ben'im derken bir anda içimde niye başka bir ben bulmuşum?

sırtım dik yolda yürüyemez, istediğim şekilde meramımı anlatıp, yazıp çizemez, istediğim kelimeleri bir türlü ard arda getiremez olmuşum.

niye sırtımda kocaman bir küfe, yüzümde ağır bir hüzünle oturur olmuşum insan içinde?
yalandan gülüp, canım yandığında ağlayamaz, insanları sorgulayamaz da olduğu gibi kabul eder olmuşum ben.

niye geceleri annemin koynunda dahi huzuru bulup uyuyamaz olmuşum? düştüğümde toparlanıp kalkamaz, kasvetli karanlıklarda bulup kendimi kurtaramaz olmuşum.

niye hep suçu kendimde arar olmuşum ben?
hep kendimi sorgular, kendimi cezalandırır olmuşum da sizin ayıplarınızı niye görmez olmuşum?

peki siz niye böyle olmuşsunuz insanlar? kim sürmüş yüzünüze bu çamuru, kim vermiş ellerinizdeki sayısız maskeleri, hayatımda oynayacağınız rolü, o kulak tıkadığım replikleri kim fısıldamış kulağınıza?

niye siz de uymuşsunuz ki onlara...

imkansızı istemek...

0

büyük hayaller kurmalı insan hep. en imkansızı istemeli hayattan. uçabildiği kadar uçmalı kendi hayal dünyasında. o dünyadan özgür olduğu bir dünya daha yok bu hayatta.
'hayallerinin büyüklüğü kadar büyüksün' demeyeceğim. o açıdan bakarsak orası da öyle gerçi ama kastetmeye çalıştığım bambaşka bir şey benim. imkansızı isteyen insan olabilmek...
imkansızı isteyenler hayata karşı bir isyan halindedir genelde evet. 'neden?, neden ben?' derler kendi içlerinde hep. varsın öyle olsunlar zaten. bir şeyler için çaba göstermedikçe tam anlamı ile insan sayılmazsın bence. bir fazlası olabilme şansına sahip olmalı herkes.

'yeni yılda tüm hayallerin gerçek olsun' var mı bundan daha fena bir temenni? hayalini kurduğun her şeye sahip olmak kadar kötüsü var mıdır ki hayatta? ne zaman insan o halinden daha acınası ve aciz olabilir ki. hiç bir emelin, hiç bir idealin kalmıyor hayata dair, çabalayacağın hiç bir şey yok. her istediğinin gerçekleştiği kocaman bir boşluktan ibaret oluyor dünya. bu sebeple ben cennete de gitmek istemiyorum zaten. olmasın benim her istediğim. hayalini kurabileceğim bir şeyler olsun muhakkak. diğer türlüsü hiç bana göre değil.

benim en büyük hayallerimden biri oldu. toparlayamıyorum şimdi kendimi. hep hayal olarak kalsaydı diyorum. o zaman çok daha tatlıydı. aaa hatta istanbul'da gelecekte kendimi görmek istediğim mesleği okumaktı bir diğeri de, o da oldu. ondan hiç şikayetçi değilim gerçi. çok da imkansız değildi ama o sadece büyük bir hayaldi.

neyse imkansızı istediğin hayallerin gerçek olmasın senin de okuyucu sadece büyük hayallerin gerçek olsun. o zaman çok mutlu olursun.

20100204

yeniden doğan adam

0


yarın o adamın doğum günü. evet, hayatıma dahil oldu olalı için için 7. yada 8. kutlayışım iken, hayatına dahil oldum olalı 2. kutlayışım olacak.
işte o adam o adam...
gözümü açtığımda gördüğüm adam, yalnızlığımda hep yanımda olan adam, acılarımda hep yanımda olacak adam. o adam işte...
36 yaş yolun ne berisi, ne gerisi adam. senin için değil.
belki bir gün çıkarım hayatından ya da sen çıkarsın hayatımdan ama sen yine de yaşa. ben bileyim adam.
şarkıların uzaklardan gelip kulağıma çalınsın yine, sen olmasan da yine seninle huzur bulurum ben adam.

güzel adam...
alim adam...
çok bilen, çok söyleyen adam...
adam işte...
çocuk adam...

mutlu yaşa en sevdiğim adam!

NOT: öpüyorum evet. o da beni öpüyor. her öpüştüğümüzde böyle ışık çıkıyor evet.

20100203

lanet!

0

memleketimdeyim, evimdeyim, hayatta en çok değer verdiğim iki insanın annemin ve babamın yanındayım. istanbulu sevdiğim gibi böylesine hasret kaldığımda burada olmayı da seviyorum. buradaki arkadaşlarımla dostlarımla vakit geçirmek de, eskiyi yad etmek de bambaşka...
kar da geldi peşimsıra. bu yıl bana karşı farkılı hissiyatları var sanırım ki ardımdan ayrılmıyor. olsun nasılsa ben de onu seviyorum.
kedimi almadılar uçağa kimliği olmadığından. tamamen benim hatam. daha 4 aylık olduğundan pire ilacı dışında başka bir tıbbi müdehaleye maruz kalmadı dolayısı ile de kimliği yok. ama benim hatam işte. o kadar yol götürdüm o soğukta, çok korktu. çok korktu. benimle gelmesine izin vermediler. ağladım ben de. ağlayamıyordum ya hani. meğer gerçekten değer verdiğim biri ile ilgili ciddi bir travma yaşarsam ağlayabiliyormuşum. bunu tecrübe ettim.
bıraktım güzel kızımı emanete iki gözüm iki çeşme, mervem sağolsun aradım geldi aldı. cici annesi nasılsa, gözüm arkada değil ama çok özlüyorum. şimdiden çok özlüyorum.
yolculuğum çok korkunçtu. kendimi ölüme hiç bu kadar yakın hissetmedim sanırım. uçak türbülanstan hiç çıkmadı sürekli bir sarsıntı, hava boşluğu. 45 dakika boyunca ne zaman düşücez diye bekledim. kitap okudum kendimi sakin tutmak için ama hiç bişey anlamadım okuduğumdan. zaten sırtımda uzun boylu genç bir adamın dizi ile beraber seyahat ettim.
böyle şey oluyor ya hava boşluğuna girince hop diye bir anda aşağıya düşüyor uçak öyle oluyor sürekli ve o düşme bitmiyor da. zaten uçağım yarım saat rötarlı kalktı, havada yaşanılan bu adrenalin dolu dakikalar sebebiyle geç de indi hava alanına 20dkk civarı.
annemcimlere kavuştum arabaya atladım eve dönüyoruz otobanda önümüzde bir kamyon var bir yandan da mervemle telefonda konuşuyorum 'güm!' diye tekeri patladı kamyonun biraz yalpaladı böyle kenara çekti sonra hemen.

üzerimde lanet var kanımca. öyle yorumluyorum artık!

bu arada türk havayollarının kargo bölümü çalışanları buradan size sesleniyorum; rahat bırakın artık bavullarımı. her seyahat sonunda orası burası kırık vaziyette bulmak istemiyorum onları. her geldiğimde yeni bavulla dönüyorum. ayıp oluyor!