20090625


sevgili okuyucu şuanda üzerinde yer yer pembe lekeler olan bir varlığın blogunu okumaktasın!

salı günü atölyedekilerle büyükadaya gittik. ben ilk defa adalara gideceğimde pek bi mesudum tabi ağzım kulaklarımda. vapurdan iner inmez bisiklet kiraladık doğru büyük tura. güneşin yukarıda manyak gibi tepemize dikildiği o saatlerde yaklaşık bi 70km yol gittik sanırım bisikletle. (belki daha fazla bilmiyorum çünkü arada çıkmaz yollara falan da girdik) neyse arada market gördüğümüzde mola verip limonatadır sudur yakıt ikmali yapıyoruz falan millet birbirine omzunu gösteriyor 'ay bak yandım izi çıktı tişörtün' diye ben bakıyorum hiçbir atraksiyon yok. allahalla diyorum halbukisi bızt diye güneşi görür görmez sömürürdü tenim niye yanmamışım ben... neysem tur bitti biz çarşıya döndük zıkkımlanıcaz bir baktım pespembeyim anam canım nasıl yanıyor, kolumda bilekliğin olduğu yer bildiğin şeffaf kalmış, sırtımda tişörtün yanısıra sütyenin askısının da izi çıkmış tam ameleyim! bisiklette yandığımızdan ellerimin üstü yanmış parmaklarım beyaz, bacakalarımın üstü yanmış altları beyaz ayrı bir yaratık gibiyim! güneşe çıktıkça da nasıl sızlıyor nasıl sızlıyor ooff!

dönmek için vapura bindik bildiğin somaliden kaçak yolcu taşıyormuşcasına doldu vapur, insanlar yerlerde oturuyor. (ki bu insanlara biz de dahiliz) ayakta duracak yer yok, rahat 3000 kişi vardı o vapurda!

eve geldik kollarımın bacaklarımın acısından duramıyorum yürüyorum sürekli evin içinde. bide memleketimden yanıma ziyarete gelen arkadaşıma da yemek yapmakla yükümlüyüm nasıl bir eziyete dönüştü o yemek yapma hadisesi anlatamam. ocağa yaklaşamıyorum zaten pembeleşmiş hatta çingene pembesi olmuş yerlerim rahat 40 derecenin üstünde cayır cayır yanıyor birde o ocağın sıcağı... o halde ülkeler arası seyahat etmeye kalksam domuz gribi diye anında karantinaya alırlardı beni!

üzerinden 2 gün geçmiş olmasına karşın hala en ufak temasta çığlıklar atıyorum. cilt kanseri falan olmadığıma şükretmeliyim sanırım (inşallah olmadım yani!) ve ev arkadaşımla aynı ortamda uzun süre vakit geçirmenin bünyemde bu şekil yan etkiler gösterdiğine inanmaktayım :)

p.s: 25 mayıstan beri burakla her gün yazışıyoruz. denizden çok daha sağlam karakterli. bunu farkettiğime seviniyorum :)
he bide 5 yıldır burağın numarası diye sakladığım numara gerçekten burağınmış dün aklıma geldi de sordum. numaranın ona ait olduğunu söyledikten sonra 'telefonla konuşmayı çok severim hatta en sevdiğim şeylerden biri :P' yazmış. yerler onu! (ben dururken yiyemezler ama!) ama şimdi bu herife espri yapmaya gelmiyor çok aşırı sevimli kocaman kahkaha atıyor ben yerlere yatıyorum ben yerlere yattıkça o daha çok gülüyor falan... medeni iki insan gibi konuşamayız yani biz bununla telefonda :D
bu kadar açık imanın üzerine ne yapmalı bilemedim şimdi :/

1 fikir fıtlatımında bulunulmuş:

ben | 20 Ocak 2010 16:29

adı geçen deniz deniz yılmaz evet de sen teee nerelere gelmişsin okuya okuya yahu eheh :D

yok karıştırma o kadarını bence :)

nabruk.com'da keşfedilip ifşa edilmiş blogum o yüzden değinemiyorum artık o konulara.
burak'a gelince hala konuşuyoruz. eski yazılarımı okuduysan burak'a karşı olan duygularımın türünü anlamışsındır bahsetmiştim sanırım.
orta okuldayken 'allam nolur burak abim olmuş olsun sabah uyandığımda' diye dua ederdim. yani gayet anaç bir sevgi benimki. çocuğunu severmiş gibi falan böyle... çok çok çok sevmek :)