20090722

ışık, parti, anne


mülakata bile kalamamış bulunmaktayım.
salon görevlisi sevgili öğretim üyesi sınav boyunca başımdan ayrılmayıp her fırsatta kağıdımı incelediği, yanındaki asistana fısıldayıp onun da kağıdıma bakmasını söylediği hatta ben kağıdımı verirken kağıdıma baktıktan sonra 'endüstriyel tasarım? görüşürüz...' şeklinde iş atmış olmasına rağmen ilk 20ye girememiş bulunmaktayım.
atölye hocam sınavdan önce 'devlet üniversitesini kazanabileceğini düşündükleri öğrencileri burs sınavına almayacaklar, bunun bilincinde olarak gir sınava o listede adını göremezsen bil ki fazla iyi olduğundan' şeklinde bir ön açıklama yapmıştı. önümde oturan arkadaşım o ilk 20nin içinde ve ben sınavda çizdiği kağıdı görmüş bulunmaktayım.
burs sınavına girmeye hak kazanan ilk 20nin tamamı 100 almış. ikici 20 (ki ben de onlardan biriyim!) 85, üçüncü 20 70puan almış. ne kadar istikrarlı bir tablodur bu böyle! 15 puanlık arayla 20şer 20şer aynı seviyedeyiz demek ki.
atölyeye 3 gün önce gelmiş ve çizime sıfırdan başlamış olan tesettürlü bir kızcağız da bu 100 alanlar arasında bulunmakta ki pazar günü perspektifin ne olduğu sorulduğunda bilmediğini söylemiş bunun üzerine elips çalışmaya başlamış bir insan kendisi.
gayet aleni bir şekilde 'dolandırdık kardeşim biz seni' mesajını almış bulunmaktayım ışık üniversitesinden.
bundan sonraki başlıca görevim sanal ortamda bulunan her türlü çizim platformlarına üye olup orada çizimlerimi yayınlamak suretiyle ışık üniversitesinin çevirdiği bu teraneyi anlatmak ve önümüzdeki yıllarda benim gibi en azından elimde bulunsun mantığıyla özel üniversite deneyecek olan gençlerimizin ışık üniversitesini tercih etmemeleri konusunda bilinçlendirmek olacak.
ha eklemeden edemeyeceğim geçen yıl aldığım 1 buçuk aylık kursla ışık üniversitesinin mülakatına girmeye hak kazanmıştım ben!

pazartesi gecesi atölye insanlarıyla bizde sabahlamış bulunmaktayız. gerçi melis sabahın ilk ışıklarıyla uykuya dalmış bulunup 'top atılsa uyanmayacak' tabirine uyan başlıca insanlardan biri olduğunu kanıtlamıştır bizlere.
sabaha kadar hükümetten tarikatlere, tanrı ve din kavramından Atatürk'e kadar her türlü devlet meselesini saatlerce konuşup tartışmak suretiyle çözmüş bulunmaktayız.
güzel bir gün ve gece ve ertesi gündü :)
ama o yorgunluğun üzerine sabah telefonumun alarmı çaldığında müzeye gitmek üzere yatağımı terkedemeyeceğimi farkedep vişneye beni beklememesi yönünda bilgilendirme mesajı atıp tekrar uyudum.
bir saat kadar önce annem arayıp 'her ihtimale karşı össden tercih yapmayı düşnüyor musun' şeklinde bir soru yöneltti bana. 'ebelik mi yazacağım anne?' şeklinde sorduğum sorula cevapladım sorusunu. 'geçen yıl meslek yüksek okulunun tekstilini yazarsın oradan da güzel sanatlara geçiş yaparsın diye konuşmuştuk biz babanla' diyerek bütün cinlerimi tepeme toplamayı başarmıştır kendisi. yine bu saçma sapanlıkta ilerleyen muhabbet 'ee kazanamazsan nolacak aybüke okumayacak mısın?' şeklinde yönettiği soruyla son sabır zerreciğimi de imha eden anneme 'tercih falan yapmıyorum anne ben kazanacağım!' şeklinde avazım çıktığı kadar bağırıp telefonu kapattım!
mimar sinanın sınavına 1 ay kalmışken benimle telefonda bu konuşmayı yapan 46 yaşında 23 24 yıllık öğretmenlik geçmişi olan ve halen görevini sürdüren bir kadın. üstelik bu kadın beni yetiştirdi!
insanları büyüten bir iksir geliştirilsin istiyorum!

1 fikir fıtlatımında bulunulmuş:

ben | 22 Temmuz 2009 16:12

eklerim belki buraya birkaç çizimimi. mini cooper falan çalışmıştım vakti zamanında :)
ya olacak ya olacak mimar sinan ben bilmem. artık marmara da kesmez beni :)
sorma yaa zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsun o şekilde bir muhabbete girdiğinde. bende acayip zevk alıyorum.