20081202

Ben -1-


ben: anadolu lisesi sayısal mezunuyum. Geçen yılın ortalarında çok ciddi cesaret gerektiren bir karar verdim. Okuyabileceğim, gelcekte beni mutlu edecek mesleğe sayısal bölümden yerleşemeyeceğimi farkettim. Moda tasarımı eşit ağırlık puanıyla alıyor. Endüstriyel tasarım sayısal ama tıpla yarışıyor, hayatta ben o puanı alacak kadar çalışmam dedim kendi kendime. (bu kadar da dürüstüm kendime karşı :) ) yetenek sınavı olayını duydum tam o ara. sonra annemlerin karşısına dikildim ve ben össyi bırakıyorum yetenek sınavlarına hazırlanıp moda tasarımı okuyacağım benim okumak istediğim bölüm o dedim. Gariptir desteklediler çok fazla tartışılmadı bile. Birkaç açıklama yaptım bi 2 saat kadar bu kararı nasıl verdiğimi ve gerkçesini açıkladım o kadar. Dershaneyi bıraktım (o kdr para verdik!), test kitaplarımın karşısına geçip geçip tebessüm ettim haftalarca ve kurs aramaya başladık. yardımcı doçentten ders aldım yeterli bulmadım ve ondan sonra 2 kursumsu şey daha değiştirdim. (ben bu kısmı hızlı geçmek istiyorum çünkü hatırlamak bile istemiyorum!) İstanbuldaki bir arkadaşım da yetenek sınavlarına hazırlanıyormuş. T-junky'nin (işte o arkadaşım) bana söylediği her şeye yabancı olduğumu farkettim ve haziran ayındaydık bunu farkettiğimizde. İmgesel çalışıyor musunuz diyor o ne diyorum ve ben güya mimar sinana hazırlanıyorum. Bir baktım o geçmişimdeki 3 4 aya yalnızca hatasız olarak bardak çizebiliyorum (tonsuz tabi yalnızca taslak) çat pat da modelden figür. Kursun neresi ben geliyorum dedim T-junky'e annemlere durumumun vahimliğini kanıtladıktan sonra 28 haziranda atladık gittik istanbula. Şöyle birşey var ki ben okul gezisiyle 2 kere gittim babam da bikaç kere güzergahı üzerinde olduğundan içinden geçmiş, istanbulla tanışıklığımız bu kadarla sınırlıydı. Beyoğlu öğretmen evinde yer ayırtmıştık orada kaldık bir hafta o esnada eve ortak arayan biri yazar biri öğretmen 2 bayan varmış annemler görüşmeye gittiler beyenildi elimizdeki bikaç bavulla oraya yerleşildi. Dolaptır yataktır nevresimdir birşeyler alındı.
Evi paylaştığımız öğretmen allahın cezası tanımının karşılığıydı. Evi değil aynı zamanda aynı odayı da paylaşıyorduk. Nasıl korkunç bişeydir hiç tanımadığın biriylr aynı odada uyumak! Ama çok şükür ki annem vardı yanımda. Tabi bu miss kabalcının tüm ses tellerini kullanarak horlamasını engellemiyordu. Babama horluyorsun diyordum adam melek gibi uyuyormuş.
şizofreni, astım, bunun dışında da biton ruhsal rahatsızlığı vardı. Eline geçen 3 kuruş parayla kebap yiyordu ama uçan kuşa borcu vardı elindeki tüm kredi kartlarına yatağını dolabını aldığı mağazaya... Milyarlarca... benim önümde soyunup eliyle kapatabildiği kadar kapatıp banyoya giriyordu. Bu nasıl bir işkencedir nasıl bir görsel eziyettir yaa! En sonunda her yerden icraa mektupları gelmeye başladı o şekilde evden ayrılmak durumunda kaldı. Nereye mi? yan daireye!

0 fikir fıtlatımında bulunulmuş: