20091213

la boheme



aa bak deniz falan derken esas ne anlatmayı unuttum ben yahu.
3 haftadır falan 'la boheme'in operasına gitmek için can atıyorum. süreyya operası da burnumun dibi bu arada. duvarları ses geçirmez olmasa belki evden bile dinlerim o derece.
ya dur! buradan girmeyeyim ben.
şimdi 1buçuk, 2 ay önce bir kırtasiyede minicik el yapımı müzik kutuları gördüm. böyle dışında da üzerinde ünlü tabloların resimleri olan kutulardan yapmışlar o çevirdiğin kolu dışarıda bırakmışlar. o kutuyu çukarında müzik kutusu aksamı çıkıyor ortaya öyle görselliği olmayan bir şey yani. çıkarmıyorsun işte. her neyse. böyle o miniminnacık sapından tutup çeviriyorum nasıl güzel melodiler çıkıyor. mozart, beethoven'ın besteleri falan hepsi böyle. ben 'la boheme'e tav oldum. böyle öldüm, öldüm dirildim orada. kasada adamın karşısında bi 15 dakika falan manyak gibi elimde kutu çaldım durdum. bir tane denize bir tane de kendime alayım dedim. sonra nedense almadan çıktım. bir sonraki gittiğimde la boheme'lerin hepsi bitmişti. dudaklarımı büzüp çenemi titrettim adama. 'yine gelir' dedi. hatta gözlerimdeki parıltıyı görmüş olmalı ki indirim de yapacağını söyledi. (o minimini müzik kutusu aksamı 20tl çünkü)gittim durdum ama gelmedi. belki gelir...
işte böyle bir sabah evden çıkıp okula doğru yürürken afişini gördüm süreyya operasında. birazcık geçmiş olduğumdan dönüp önüne gidip tekrar baktım afişe. sonra gülümseyerek ve bir parça sekerek yoluma devam ettim.
okula gidip insanların kafasının etini yedim 'nolur gidelim, nolur gidelim' diye. ikna ettiğim toplulukla kadıköye geldiğimizde gidip operaların günlerinin ve saatlerinin bulunduğu bir broşür aldık. 11 aralık cuma 20.00, 12 aralık cumartesi 16.00'da varmış bizimkilerden tee atatürk havaalanının oralarda oturanlar olunca cumarteside karar kıldık.
dün sabah 8e kadar falan gözümüzü kırpmayıp ağzımızı kapatmadığımız için denizle 12 buçuk gibi falan uyandım. 1 saat geçti denizi uyandırmaya çalıştım, uyanmıyor. bilgisayarı açtım internette gezindim biraz, kedimle oynadım, arkadaşlarımla haberleştim yine uyandırmayı denedim yine uyanmıyor ben de kalktım cicilerimi giydim. böyle yüksek bel pantolonlar, topuklu ayakkabılar falan (ilk defa operaya gidicem ya hani hesapta) parantez 2: (o topuklu ayakkabıları da 2. giyişim oldu ha, ilk defa mezuniyette giymiştim). gittim denizin yanına operaya gittiğimiz söyledim ne zaman gelirsin dedi bilmiyorum 2 saate falan biter heralde dedim, türk filmi aktristleri seslendirmesiyle 'bekliyoruz efendim o zaman' dedi (uykuda bile geyik). suratımda tebessümle çıktım evden 'tık tık!'.
opera binasından içeri girdik bilet almak üzere. gişedeki ukala tipli, suratında meymenet olmayan kız 'bugün özel oyun, davetiyeyle alıyoruz bilet satmıyoruz.' dedi. o bu cümleyi kurarken ben; kızla irtibatımızı sağlayan camdaki delikten, topuklu ayakkabılarımla kızın suratının ortasına 'uçan depik' savurduğumu hayal ediyorum tabi.
bir sinir bir stres çıktık binadan. dedim beni bu kafayla anca waffle paklar. koştuk bir waffle yedik ki hayatımda ilk defa waffle'ımı bitiremedim. (normalde bir tane yedikten sonra ayılık yaparak ikinciyi yeme hayalleri kuran bir insan canlısıyım)
sonuç olarak; denizi evde bırakarak, topuklu ayakkabı giyip, waffle yemeğe gittim.
bitti

0 fikir fıtlatımında bulunulmuş: